Bir kadın:
9. kattan şehri seyrediyor yalnız
Yanıp sönen ışıklar gibi gözleri
Ay yenice doğuyor
ve çok uzak belli belirsiz iki yıldız
Hafif bir meltem yalıyor tenini
şalını çekiyor usulca omuzlarına
Elleri çaresiz, elleri titrek
nasıl da arıyor bir sevgili elini
Dilinde kor olmuş kelimeler:
“elbet kavuşacağız”
Bir adam:
Bir çatı katından şehri seyrediyor çaresiz
Yaprakların hışırtısı çarpıyor kulağına
Baykuş sesleri yankılanıyor
Vakit gecedir, kötüdür, bilirsiniz
Uzak bir sevgiliyi düşünür
Balkon, şehrin ışıkları ve deniz…
Adam bitkin, adam yorgun
ve öylesine hissiz
Bir Ahmet Kaya şarkısı telefonunda
“Ne oldu bize, güneşe, neden doğmuyor
Uzun, uzar gecelerde sabah olmuyor
İşte bizim hikayemiz”
İki kız:
Taze bahar dalı
Kırağı vurmamış kiraz
Büyüğü babasını görüyor rüyasında babasına sevdalı
Kime çektiyse -iyi ki çekmiş- hassas biraz
Küçüğü bilmem hangi çiçeğin balı
Yine yatağında yok
Her gece babasının boşluğunu
yerinde yatarak dolduracak az az
Bir kadın, bir adam, iki kız
Günde beş kez duaya durmuşlar:
“Elbet kavuşacağız”
“Kime çektiyse -iyi ki çekmiş- hassas biraz.” anlamlı cümleler. Yaşanmışlık kokuyor…
Teşekkür ederim,
Yaşanmışlık kokusunu aldıysanız ne mutlu. Keşke bu kokuyu daha çok insana ulaştırabilsek değil mi? İnsanlar şimdilerde soyut durumların kokusundan çok uzakta. Varsa yoksa müşahhas kokular… Ekmeğin kokusu, yemeğin, tatlının kokusu… Gözün kokusunu seviyor insanlar da bakışın kokusunu bilmiyorlar. Bir elin, bir tenin kokusunu seviyorlar ama insanlığın kokusundan çok uzaklar. Anlıyorsun değil mi? 🙂
Anlıyorum. 🤗 Herkes nasibi kadar alacağı kokuyu alır. Herkese nasip olmaz öyle.😁