“Tebessüm Provaları”*

You are currently viewing “Tebessüm Provaları”*

Sevgili 11 YDA Sınıfı,

Yazmamak, yazamamak nasıl bir sıkıntıysa, yazmak ondan daha dayanılmaz acılar veriyor insana. Kanayan kalemim midir, kalbim mi, bilmiyorum.

Birkaçınızla dört yıllık, birçoğunuzla da iki yıllık bir maceraydı yaşadığımız. Macera diyorum, çünkü hiç bilinmeyen yaşantılara çağırırdı bizi okulun zili. Adı hep aynı olsa da girilen derslerin, içi hiç aynı olmadı. Bazen konular değişti, bazen zamanlar. Tabii bazen de biz değiştik. Ardınızda kalan, dört yılmış gibi görünse de başladığınız noktayla vardığınız nokta arasına dört yıldan çok daha fazlası sığar, sanıyorum.

Evet, okul bitiyor. Bizce kanıksanmış bir yaşanmışlığın birebir tekrarından öteye geçmeyecek bu bitiş. (Özeldeki yerinizi unutmuş değilim elbette.) Her haziranda okul bahçesine dökülen yapraklar var ya! Sararıp solma sırası size geldi. İsteseniz de dallarda kalamazsınız. Sizden kaynaklanan bir usanç değil bu. Bir ağaç niye döker yapraklarını? Kuruyup gitmek için mi? Yoksa yeniden dirilmenin hesabı mıdır yaptığı? “Her dem yeniden doğarız / Bizden kim usanası.”1 

Yüzünüze yansıyan ikilemi çözemiyorum epeydir. Bir taraftan mezun olmanın sevinci… Memleketin farklı köşelerinde üniversiteli olmanın hayaliyle gözlerinize vuran ışıltı… Bir tarafta hicran… Yıllara direnen dostlukların, arkadaşlıkların ilk kez vurgun yemesi… İlk kez kalplerin, emanet bırakıldığı kişilerden geri alınmadan yolların ayrılışı…

Velhasıl dönüşü olmayan bir yol hayat. Neyin tekrarı var ki? Hangi dakikayı, hangi anı yeniden yaşayabilir ki insan? Bugün, dünü özlüyoruz; yarın, bugünü özleyeceğiz. Bu yüzden bir yanımız hicran bizim.

Ve hızla sona yaklaşıyoruz. Mevlana’ca söylersek şeb-i arus olmalı gidişimiz, şeb-i arusa olmalı. Zaten burada misafir değil miydik? Bir yalancı ayrılıktı bu. Dün, bugünü özlüyorduk; bugün, yarını özlüyoruz. Bu yüzden bir yanımız vuslat bizim.

Ha hicran olmuş, ha vuslat… Bir tiyatroyu andıran bu hayat, bazen ‘tebessüm provaları’ yaptırıyor insana, bazen en korkunç sahneleri dublörsüz oynatıyor. Bazen de bile isteye unuttuğumuz acıları gönüllü suflörleriyle sürekli dilimize doluyor.

Yarıda da bırakılmıyor ki oyun! Kaçıncı perdedir oynadığımız, siz söyleyin. Kalan perdeleri bizsiz de oynayabilirsiniz artık.

Oyun biter bir gün. Ve perde kapanır.

Vesselam…


* Yazının başlığı Mustafa Özçelik’in Tebessüm Provaları isimli şiiriden mülhem 

1. Yunus Emre, İlahi

Beni bilgilendir
Bildirim seçiniz
guest

0 Yorum
Satır içi geri bildirim
Tüm yorumları gör