2021 yılının son yazısı. Yıl sonunda genelde değerlendirme yazıları kaleme alıyor blog sahipleri, bir de gelecek yılın hedeflerinden falan bahsediyorlar. 2021 biterken 2022 başlarken ben ortaya karışık bir şeyler söyleyeceğim. Eşlik etmek isterseniz buyurun!
Yazıyı yayına almadan geçmiş yılların sonuna baktım değerlendirme yazısı yazmış mıyım, diye. Karşıma üç tane yazı çıktı. Valla ne yalan söyleyeyim bu yazıdan çok daha keyifli yazılarmış onlar. İlk yazı 2010 yılına ait. “Feysbuk hesabımı kapattım. Çünkü…” başlığı ile yayımlamışım. Gerçekten o gün Facebook hesabımı kapatmıştım. Şimdi var mı hesabım? Evet var. Çünkü bloğun Facebook sayfasını yönetmek için mecburen kullanıyorum.
İkinci yazı “Giden Gitmiştir, Gittiği Gün Bitmiştir!” başlığı ile 2016 sonuna ait. Çok matrak bir yazı. Mutlaka okuyun derim. Hemen bir yıl sonra da “2017 Geride Kalırken – 8. Yıla Merhaba” başlıklı yazıyı kaleme almışım. Bu da bir önceki yılın yazısı kadar olmasa da eğlenceli bir yazı.
Bir yazıya daha vurgu yapmadan geçersem gönlüm kalır. 2007 yılının sonunda kaleme aldığım ve 2010 yılında blogda kendisine yer bulan “Hesap kitap Bilmeyenler” yazısı belki bu bloğun en güzel değerlendirme yazısıdır. Okuyun, pişman olmayacaksınız!
2021 biterken
Bugüne kadar herhangi bir yıl için “Bit artık!” veya “İyi ki bitti!” şeklinde cümle kurduğumu hatırlamıyorum. Geçen zaman ömürden geçiyor, nasıl diyeyim ki? Hele benim gibi yarım yüzyılı geride bırakmış olanlar sanırım böyle bir cümleyi kolay kolay kurmaz. Gültekin Samanoğlu’nun zihnimin bir köşesine serlevha yaptığım dizelerini bir kez daha hatırlatmak istiyorum:
Uzaklarda sanılan yarım yüzyıl geldi ya
Artık kolay olmuyor “akşam olsun” demesi.
Son on yıldır yaşadığım acılar, sıkıntılar, yıkımlar birkaç cümlenin içine sığacak kadar basit ve sığ değil. “Benim acım senin acını döver” derdinde değilim. Kimseyle acı yarıştıracak gücüm yok.
Bu kadar çok sıkıntının içinde nefes aldığım bir yer olarak blog hep var olmaya devam etti. Hatta en çok yazıyı en sıkıntılı süreç olan 2021 yılında yazdım. Tam 99 yazı. Çok daha fazlası olabilirdi ama üç haneli bir sayı olmasın diye bilerek 99’da bıraktım. Daha önce en çok yazıyı -66 yazı ile- 2016 yılında yazmışım. O yıl da pek kolay geçmemişti. Bloğa fazlasıyla sığınmışım demek ki.
2021 deyince insanların aklına daha çok korona gelecek sanıyorum. Bu ne olduğu belirsiz illet dünyamızı henüz terk etmiş değil, edeceğe de benzemiyor. Yaz aylarında tedbiri bir kenara bırakan ülkeler yeniden kapanma kararları alıyor. Aşı olmamış ve olmayı da düşünmeyen biriyim ben. Bu konuyu tartışmaya açmak bile istemiyorum. Kadınların çok farklı durumlar için kullandıkları bir cümleyi onlardan ödünç alıyorum: Benim bedenim, benim kararım!
Çok az kitap okudum bu yıl da. Bir zamanlar Fruko gazoz reklamında oynayan küçük kız “On yüz bin milyon baloncuk yuttum.” derdi. Onun gibi “On yüz bin milyon kitap okudum.” diyebilmek isterdim. Ekranlardan kitap okumaya başladığım günden bu yana keyfim yok. Bir süre daha böyle olmak zorunda sanırım. Kitap okumadım ama çokça blog yazısı okudum. Birçoğu zaman kaybıydı belki. Buna rağmen okumaya devam ediyorum. (:
2022 başlarken
Ne bekliyorum 2022’den? Hiç!
Hedeflerim var mı? Yok!
Sağlıklı uyandığım her gün şükür sebebi. Yarına dair ne planlarım var ne kaygılarım. Ülkenin içinde bulunduğu çıkmaz umurumda değil. Hatta bir adım ileriye gidip “inşallah içinden çıkamaz” diyorum. Doların çıkması, düşmesi beni hiç ilgilendirmiyor. Ekonomik kriz var diyorlar, ben müşteri gözüyle “ekonomik keriz” var anlıyorum. Hangi markette diye soruyorum. Kerizi bu kadar çok bir memleketin krizi olsa ne, olmasa ne?
Eğer üzülmek istiyorsak Twitter’da her gün gözümüze sokulan üzücü haberler yeter hayatı zehir etmeye. Üst üste koyduğunuzda iyi haberler kötülere göre o kadar az ki yüzümüz nasıl gülsün? Niye özellikle Twitter dedim? Çünkü ben yıllardır TV izlemiyorum. Diğer sosyal ağlar da haber almaya pek elverişli değil bana göre.
Bloglarda “zinciri kırma” etkinlikleri yapılıyor, bunlarla ilgili yazılar yazılıyor. İmreniyorum onlara. Ancak hiçbirine katılmıyorum. Buradaki “kırma” ifadesi bir emir olarak kullanılıyor, -ma ekini isim-fiil eki olarak düşünmeyin. Yoksa zinciri kırarsınız!
Bu kadar hedefsizliğin içinde ne yapacağım? Bu sorunun cevabını da bir şaire verdireyim. Şükrü Erbaş Senin Korkularını Benim İnceliğimi şiirinde diyor ki:
Ne yapacağımı sanıyorsun ki?
Tenin tenime bu kadar sinmişken
Ömrüm azala azala akarken önümde
Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken
Senin korkularını
Benim inceliğimi doldurup yüreğime
Bıraktığın boşluğu yonta yonta
Binlerce heykelini yapacağım
Sen de düşüncelerini paylaş!