You are currently viewing Anılar Döküldü Üstümüze

Anılar Döküldü Üstümüze

Sevgili Gizem,

“Gitme. Gidersen geriye dönmeyeceksin.” diyen şarkıcı bile gitti dünyamızdan. Bu kaçış nereye?

Zamanı durdurabilseydik, o en güzel dediğimiz anların birinde an’ı dondurur belki bir daha da oynatmazdık. Nedir ki hayat geçiyor. Bu karşı durulamaz akışın içinde payımıza bir an düşmüş. Kıymet bildik, bilmedik; geçip gitti.

Varlığınızla yokluğunuzun bir tutulacağı üç beş ayı da ardımızda bıraktığımızda sadece hatıralar kalacak elimizde. Zihnimizden silinip gitmemişse tabi. Birkaç fotoğraf kalmıştır umarım o günlerden. Belki bir piknik hatırası. Objektiflere çılgınca gülümsediğin zamanlardan. Belki çenendeki sargıyı da hatırlarsın. O yarayı bile unuttun değil mi? Ah bu fotoğraflar! Anıları nasıl döküyorlar üstümüze. Gel kurtar beni.

İşte hayat bu oyalanmanın içinde geçip gidiyor. Geziydi, piknikti, fotoğraftı, hatıraydı derken üst üste koyduğumuz zamanlara ömür diyoruz. Tekrarı olmayandır ömür. Bu yüzden karelere hapsederiz birçok an’ı. Tekrar be tekrar yaşayabilelim diye. Yalandır oysa. Bu koca yalana kendimizi inandırır, belleklerimizi “kaydedilmiş zamanlar” çöplüğüne çeviririz. Kaybedilmiş zamanlarımız olmasın kaydedilmiş zamanlarımız.

Bir de bizden izinsiz kaydedilen zamanlar vardır. Kaydetmeyin desek de görevlilerce kayıt altına alınan. İnsan hep özleyince dönmez ya geçmişe. Bir gün hiç istemesek de önümüze konulur tüm kayıtlar. Son bir kez izletilir bize. Yirmi beşinci kareler de görünür orada. Akıllı cihazlarımızın objektiflerince yakalanamayan yirmi beşinci kareler…

“Sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek”ti hani. İşte o, kaydedilmiş. Sevinebilirsin. Kaç karemiz var ki böyle? Madalyonun diğer yüzü çevrilince ortaya dökülenler de bize ait. “Bunları da kim kaydetmiş?” diyeceğimiz ne çok kare, ne çok olmasın o gün. “Kim zerre miktar ne yapmışsa” döküldüğünde ekranlara, herkese gösterebileceğimiz an, en çok sende olsun. “Bakın bunlar da benim. Bakın, bakın burada ben…” cümlelerini söylemekten yorulsa dilimiz.

Daha fotoğrafların dışına çıkamadan doldu sayfalar. Şimdi sakladığın o karelerin yanına bu yıllık yazısını da koy. Kaç yıllık ömrü varsa artık. Yazıcı uzun ömürler biçmiyor yazdıklarına. Lakin okuyucu nezdinde öyle kıymetli hale geliyor ki satırlar, sanırsın cümlelere ab-ı hayat içirilmiş. Öyleyse gizemi olmayan bu satırlar Gizem’e hatıra kalsın.

Şarkı yarım kalmıştı. Hayatta ne yarım kalmıyor ki zaten? Hayatın kendisini bile tamamlayamazken şarkılar, şiirler, yazılar varsın yarım kalsın.

Değil mi ki “Baki kalan, bu kubbede bir hoş seda imiş.”1


  1. Baki, Gazel ↩︎
Beni bilgilendir
Bildirim
guest
0 Yorum
Satır içi geri bildirim
Tüm yorumları gör