Sevgili Hatice Filiz,
“Yokta noksan aranılmaz / Yasa budur, var eksilir / Ne tükenir Sır’da insan / Ne insanda sır eksilir”1
Var’lar bir bir eksiliyor. Zamanını öğüten, yükünü tamam eyleyen ayrılıyor değirmenden. Biraz soluk alıp gitme niyetiyle geldiğimiz dünyayı sahiplenişimizi görenler hayret faslında kalacaklar. Bir gölgelikti burası. Kutlu beyanlarda öyle geçiyordu. Bir oyun ve eğlenceden ibaretti dünyanın tüm meşgalesi. İlahi beyandan öğrenmiştik. Duymakla başlıyorsa öğrenmişlik ve sorumluluk, artık sen de biliyorsun.
Varsın. Yoksun, diyeceğiz. Bu senin yokluğuna delalet etmeyecek. Sadece varlığımızı eksiltmiş olacağız. Bir şeyin bizde olmayışı onun yokluğunun delili olamaz çünkü. Yokken de var olmaya devam edeceksin.
Koskoca ömür bir dinlenme ile tarif edilirken aradan seçilmiş ve özel anlamlar yüklenmiş üç dört yılın uzunluğu ve kısalığı üzerine söylenenler, yazılıp çizilenler anlamsız kalacak.
Bir sır bu. Aynalardan avucumuza dökülmüş. İyi muhafaza et. Çünkü sadece aynaların sırrı değil, ona bakan herkesin gördüğü, görmek istediği, belki aynalardan bile sakladığı sırlar var onda.
Bir sır bu. Sırrı dökülmüş aynaların cama dönüştüğü, sırrı döküldükçe ardını gösterdiği. Bir yüzünü kararttıkça bir yüzünün aydınlandığı.
Hâsılıkelâm, insanın sırrına ermekle başlayacak gerçek. Erebilsek ereceğiz…
- Halil Soyuer, Eksilenler ↩︎