You are currently viewing Ayrılık Deme Bana

Ayrılık Deme Bana

Neresinden bakarsanız bakın, bu bir ayrılık yazısıdır.

Kelimeler hep eylüllerde hüzünlü olur bilirdim. Ne mevsim hazan, ne de aylardan eylül oysa. Ve dilime takılıp kalmış birkaç kelime, gözleri dopdolu. Dokunsam ağlayacaklar. Dokunmayın!

Dün gidenlerin ardından ne çok ağlamıştınız, hatırlarsanız. Bilmeliydiniz, yarınlarda şahsınıza ait bir yolculuğun olacağını -sıranın size de geleceğini-. Belki de ağlayışınız, kendi gidişinizeydi dün. Giderken ağlamanın, ağlatmanın ne olduğunu hiç bilmemiştiniz sanırım.

Artık ne sınıftaki uyku saatleriniz olacak, ne de “geç kâğıdı” istemenin korkaklığı içinizde. Hiç çekinmeden gireceksiniz “idare” odalarına. Size kızan, bağırıp çağıran bir yüz arayacaksınız karşınızda yine. Misafirsinizdir. Ne gelişiniz bellidir, ne de gidişinizden haberi olur birilerinin. Gerçektir.

Yine uykusuz kaldığınız geceler olacak, bu kesin. Ama yazılı için, ÖSS için sabahlanılan gecelerin tadı olacak mı bunlarda? Ya nöbetçi olunan günler; okul idaresinden gizli, arkadaşlara ikram edilen çaylar? En korkulan dersin sınavından “beş” almak gibi bir şey değil miydi bunun tadı?

“Ben filanla aynı sırada oturmam” kavgalarının yersizliğini anlayacaksınız. Hayat, sizi hiç ummadığınız insanlarla yan yana koyunca… Yazılılardan zayıf alıp üzüldüğünüz, -hatta ağladığınız- günleri bile özleyeceksiniz. Çünkü hayat daha, çook ağlatacak. Günün anlam ve önemini belirten sözler, mısralar arayacaksınız, kara tahta misali, kararmış yüzlerde. İhtimal bulacaksınız. Edebiyat kitabınız da olacak mı yanınızda? Kapağına birkaç söz yazmak için… İmkânsız. Nice gazeteler geçecek elinize. “Cemre” gibi sıcaklığı olmayacak hiçbirinin. Düştüğü yürekleri ısıtmayacak. “Önce anons edilir[di] içimizden geçenler. / Sonra manşet atılır[dı ya] yüreğimiz adına.”1 

“Şu okul bir bitse” dediğiniz günler daha dündü değil mi? Hatırlayan var mı içinizde ‘orta bir’e başladığı günü? Hatırlanmaz. Hatırı yoktu ki hatırlansın! Kimler geldi, kimler geçti? Kaç öğretmeniniz var unutulmayan, adı sizde saklı kaç arkadaşınız?

Her şey hatıra defterlerinden ibaret kalacak. “Bana, bu kalbin kadar temiz sayfayı ayırdığın için teşekkür ederim” diyerek başlayan, “Seni hiç unutmayacağım” yalan(!)ıyla biten… Bir kutsal eşya gibi taşıyacaksınız yanınızda. Hiç el sürmediğiniz… Yalan!..

Sonra albümleriniz olacak, resimleri solmuş. Resimlerdeki insanları hatıra olmuş. Önce haftada bir… Sonra ayda ya da yılda bir… “Bak bu, 123 Nakşiye, bu da 72 Hülya… Şu arkada görünen var ya o da 98 Nazife…” diyeceksiniz. Gün gelecek; ama isimler gelmeyecek aklınıza. “Hatırla diyerek bakma yüzüme / Unuttum, unuttum, unuttum seni.”2 diyen şair misali nisyan cümleleri dökülecek dilinizden. Eski bir albüm yaprağından bakacaksınız birbirinize. Resimlerin insanlardan vefalı olduğunu göreceksiniz. Hüzün…

*         *           *

Konuşmayı beceremediği anlar vardır insanın. Binlerce kelimeyi sıralarsınız da zihninizde, bir türlü sese dönüştüremezsiniz. Her şeyi birkaç damla gözyaşına yüklersiniz. Susmak, daha fazla bir şey anlatmak olur konuşmaktan. Vakidir.

Şahsım adına, -bir yılı sınıf öğretmeniniz olarak- beraber olduğumuz iki buçuk yıl içinde, anlatılabilecek her şeyi anlattım diyemiyorum. İnsanlar bize benzemiyordu çünkü. Ne bence iyimser, ne sizce masum!

Zaman vaktinden önce sona geldi. Bu bir sınavdı. Süre yetmedi. İyi adına, doğru adına, güzel adına ne söylemişsem, gözlerinizdeki ışıltıya verin. Tebessümleriniz olsun sebebi. “Siz”den bilin. Kötü olarak ne çıktıysa ağzımdan, kırmışsam farkına varmadan birinizi, bir gönlü yıktıysam çaresiz, “ben”den bilin.

Ayrılıp giderken yuvadan, “Burayı, okulu, bizleri unutmayın.” demeyeceğim. Unutulması gereken ne varsa hepsini unutun. Ama mensubu olduğunuz dini, üzerinde yaşadığınız vatanı, taşıdığınız kimliği ve sorumluluğu asla ve asla unutmayın. Ve de gurur duyun. Yolunuz, yüzünüz gibi hep aydınlık olsun.

Bu bir ayrılık yazısı.

Ne kadar kısa olursa vedalar, o kadar kolay olurdu ayrılıklar.

Gittiler, ağladınız; gittiler, ağladınız; gittiler… sonra gittiniz.

Bitirmeliyim.

Bitmeden…

Ve ayrılıklar gözyaşlarıyla güzel…

“Ağlarım, ağlatamam, hissederim, söyleyemem.
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım.”3


  1. Nurullah Genç, Yüreğim Bende Değil ↩︎
  2. Abdurrahim Karakoç, Fotoğraf ↩︎
  3. Mehmet Akif Ersoy, Bana Sor Sevgili Kâri ↩︎
Beni bilgilendir
Bildirim
guest
4 Yorum
Satır içi geri bildirim
Tüm yorumları gör
Dost
Dost
7 Mayıs 2016 12.23

Kaç mevsim geçmiş aradan, hatıralar yerli yerinde. Bu kalemden çıkmış bütün yazılar gibi bu yazı da çok güzel.

Ece Evren
20 Kasım 2016 13.39

Çok güzeldi demenin yetersiz kalacağı bir yazı okudum. Dünya kendisi vefasızken zaten, kendimiz adına bile güvenemedik ki hiç hayata. İpin bir ucu bizdeydi belki ama yetmezdi ki yolunu bulmak için sadece o ipe tutunmak. Hep canlı bir destek aradık. Kendi dertlerimize mi düştük, ya da hepsini hatırlasak da onların haberi olmayacağına mı sığındık ama vefa bundan ötürü hiç değerini kaybetmedi. Bizler geçmiş anılarımızla biraz daha canlanamadık ve can saçamadık etraflarımıza. Sönmeye yol almış vefasız yıldız gibi bir dünyada.