You are currently viewing Ben Bunu Yazarım Bunu Yazamam

Ben Bunu Yazarım Bunu Yazamam

Bugün bugüne kadar hiç yapmadığım bir şeyi yapmaya karar verdim: MİM.

Bloglarda sürekli bu tür etkinliklerle karşılaşmama rağmen hiç ilgimi çekmedi yazmak için. Blog ve yazı işine yıllarını vermiş biri olarak hep uzak durdum bundan. Oysa pek çoğunu okumuşluğum vardır. Hatta bazı “mim”ler okurken beni çok sıkmıştır. Yarıda bıraktıklarımı hiç saymıyorum.

Bugün bloglarda gezerken karşıma yine mimler çıktı. Baktım konu fena değil. Ben de şansımı bir deneyeyim dedim. Mime nereden takıldığımı merak eden olursa diye bağlantıyı buraya bırakıyorum.

İlk olarak Ece Hanım’ın bloğunda gördüm. Onu okurken de asıl kaynağını buldum. Meğer mimi Deli Kızın Bohçası başlatmış. Merak eden olursa bağlantıları takip edebilir.

Neleri severek yazarım?

Yıllarını edebiyat öğretmenliğine vermiş biri olarak bu soru için bir ayrım yapmak zor olacak. Ayrımdan kastım yazının türü tabi. Şiiri çok seviyorum. Ama çok yorucu. Deneme keyifli ve özgür bir alan benim için. Neredeyse yirmi beş yıldır öğrencilerimin hatıra defterlerine, adını koyamadığım yüzlerce yazı yazdım. Şimdilerde onları mektup diye isimlendiriyorum. Yıllardır hiç cevap almadığım mektuplar yazdım ben. Bir yolunu bulduğum ilk anda bu mektupları kitaba dönüştüreceğim inşallah. (Kitabın adı konusunda önerilere açığım.)

Yukarıdaki sorunun asıl amacı tür değildi sanırım. Konu kastedilmiş olmalı. “Edebiyatı severek yazarım.”  diyeceğim, bir anlamı olmayacak bu cümlenin. Aşk, favori (bu kelimeyi hiç sevmiyorum) konum benim. Ucu aşka çıkmayan metinleri, yazmayı sevmediğim gibi okumayı da sevmiyorum. İnsan yazacaksa aşk yazmalı. Aşkla yazmalı.

Neşeli şeyler yazamıyorum. Sebebine dair bir fikrim yok. Çocukluğuma falan inecek birini bulursam oralarda ne saklıysa çıkartacağım. Biraz hüzün kokmalı bence yazı. Karamsarlık demiyorum, acı demiyorum bakın. Hüzün kokmalı.

Neleri yazmam?

Kadın bloglarındaki -sahi erkek bloğu, kadın bloğu diye bir ayrım var mı?- konular bana göre değil. Makyaj, giyim, yemek… Okumak bile çok sıkıcı geliyor. Bunları yazmaya nasıl katlanayım?

Bir erkek olarak spor hakkında da yazamıyorum. Teknoloji, internet, cep telefonu ile aram çok iyi olmasına rağmen bu konularda da kalem oynatmayı sevmiyorum. Kendi bloğumu her şeyiyle kendim ayakta tutabilecek kadar WordPress biliyorum. Ama yazmıyorum. Cep telefonlarının ciğerini sökecek kadar tecrübem var. Ama yazmıyorum. Kullanmayı yani yaşamayı seviyorum ama -zorla değil ya- bunları yazmayı sevmiyorum.

Kedi köpek, gezi, siyaset… Ve buna benzer daha nice konu benim ilgi alanıma hiç girmiyor. Tabi bunları söylerken bu konularda yazan insanları eleştirmiyorum. İyi ki herkes istediği bir konuda yazıyor. Değilse internet denilen bu uçsuz bucaksız denizde aradığımız her şeyi bulamazdık.

Aslolan yazıdır. İkincisi bunu nasıl yaptığınızdır. Konu ancak üçüncü sırada olabilir. Felsefe yapmaya gerek yok. Yazıyor musun arkadaşım, diğerlerinden 1-0 öndesin. Karşılaşmanın ilk dakikasına golle girmek gibi bir şeydir bu. Artık diğerleri düşünsün.

Oldu mu şimdi bu mim? İlk kez mimleyen birini kınamayın artık. :))

Beni bilgilendir
Bildirim
guest
4 Yorum
Satır içi geri bildirim
Tüm yorumları gör
Ece Evren
22 Ağustos 2018 22.55

Hemen geldim. Keyifle okudum mim yazınızı. Yeni blog tutmaya başladığımda mim yapmak sanki bana (oldukça çok gençler var aramızda zira) “haydi top oynayalım” diyorlar gibi gelmişti. Çekiniyordum gençlerin arasına karışmaktan. Sonra baktım ki, birbirimizi tanımak için gayet yararlı bir aktivite. Bu mimde olduğu gibi konu da ilginçse eğer, katılmaktan çok keyif alıyorum. İlk miminiz hayırlı olsun. Bir edebiyatçının yazısını okumak ise çok daha keyifliydi… Kitabınızın ismine takıldı aklım. Düşünüp fikrimi söylerim bakarsınız 🙂 Sağlıcakla kalın, yeniden bayramınızı kutlarım…

Derya
17 Kasım 2021 08.25

Bu mimi yaptığınızı yeni farkettim. Geç de olsa teşekkürler. Önemli olan yazmak çok doğru. Herkesin sevdiği konuları yazmasından doğal ne olabilir?