You are currently viewing Bestelenmiş Şiirler – 3

Bestelenmiş Şiirler – 3

Bestelenmiş şiirler serimize üçüncüsü ile devam ediyoruz. Haftalar çok mu çabuk geçiyor, bana mı öyle geliyor? Birbirinden güzel şiirler seçtim sizler için. Orhan Veli Kanık, Sabahattin Ali, Özdemir Asaf ve Nazım Hikmet Ran bu haftaki konuklarımız. Hem şiirler çok güzel hem de besteleri. Vaktinizin çok olduğu bir anda Bestelenmiş Şiirler yazılarının tamamına bakmanızı  isterim.  Sizin de seveceğiniz bir şiir mutlaka vardır. Hem şiir sevmeyen insan mı olur? 🙂

1. Orhan Veli Kanık – İstanbul’u Dinliyorum

Bütün şairlerin üstüne şiir yazdığı şehir hangisidir diye sorulsa tek bir cevap alırsınız: İstanbul. Necip Fazıl’ın “Canım İstanbul” şiirindeki dizeleri vardır ya: “Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar / Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar.” Gerçekten her gün kahredenler bile vazgeçemez İstanbul’dan. Orhan Veli denince akla ilk gelen şiirlerden biridir “İstanbul’u Dinliyorum” şiiri. Leman Sam’ın sesi şiire bambaşka bir güzellik katmıştır.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, bilmiyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, bilmiyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul’u dinliyorum.

2. Sabahattin Ali – Çocuklar Gibi

Pek çok şiiri bestelenmiştir Sabahattin Ali‘nin. Bir Ali Kocatepe bestesi olan şarkı, Minik Serçe’nin ülkede uzun süre müzik listelerinden inmediği “Sen Ağlama” albümünün parçalarından biri. 11’li hece ölçüsüyle yazılan şiir, aslında heceyle şiir yazmaya sıcak bakmayanlara bile bu işin nasıl yapılacağını gösterecek güzelliktedir. Burada sağlam bir şiir yeteneğinin yanında kaliteli Türkçeyi görmemek hem şaire hem dile ihanet olur. “Başını göğsüme sakla sevgilim / Güzel saçlarında dolaşsın elim / Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim / Sevişen yaramaz çocuklar gibi”

Bende hiç tükenmez bir hayat vardı
Kırlara yayılan ilkbahar gibi
Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
Göğsümün içinde ateş var gibi

Bazı nur içinde, bazı sisteyim
Bazı beni seven bir göğüsteyim
Kah el üstündeydim, kah hapisteydim
Her yere sokulan bir rüzgar gibi

Aşkım iki günlük iptilalardı
Hayatım tükenmez maceralardı
İçimde binlerce istekler vardı
Bir şair, yahut bir hükümdar gibi

Hissedince sana vurulduğumu
Anladım ne kadar yorulduğumu
Sakinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi

Şimdi şiir bence senin yüzündür
Şimdi benim tahtım senin dizindir
Sevgilim, saadet ikimizindir
Göklerden gelen bir yadigar gibi

Sözün şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi

Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi

3. Özdemir Asaf – Lavinia

“Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim” Bir sevgiliyi memnun etmek için her şeyi göze alan şairler ve iyi âşıklar devri çoktan kapanmış olmalı. Günümüzün gece başlayıp sabaha biten ilişkilerini (aşk demeye dilim varmadı) görünce böyle düşünmekten kendimi alamıyorum. Her şey sosyal ağların bu kadar yaygınlaşmasından sonra mı bozuldu? “Feysbuk“taki ‘ilişkisi var’ kavramından sonra ne kadar da sığlaştı ilişkilerimiz. Keşke bu kavram yerine feys bize daha farklı seçenekler sunsaydı. “Sevdalı, âşık, seviyor, uyku tutmuyor” vb ifadelerle anlatsaydık ilişkilerimizi. Hem bu kadar kolay tüketmeyecek hem de tükenmeyecektik. Ah Lavinia!

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.

4. Nazım Hikmet Ran – Ceviz Ağacı

Bu haftann son şiiri Nazım Hikmet‘e ait. Üstüne çok şey söylenen bir şairdir Nazım. Ve çok insanın hayatını dahi bilmediği. Bizde şairler de -maalesef- parti tutar gibi fikirlerine göre sevilmiş veya linç edilmiştir. Sanatın evrenselliğini tam kavrayamayan beyinler için bu çok doğaldır. Bir şiiri sevmeyebilirsiniz. Güzel değildir, sevmezsiniz. Her şiir size hitap edecek diye bir anlayış yok. Ama güzel bir şiiri, şairinden dolayı sevmiyorsanız orada bir sıkıntı vardır. Bu sıkıntı şiirle ve şairle ilgili değil tabi. Doğrudan sizinle ilgili.

Nedendir bilinmez, bizde yıllar boyu Nazım Hikmet-Necip Fazıl kavgası yapılagelmiştir. Oysa her iki şairin de ilk dönem şiirlerine bakarsanız sonradan onları göklere çıkaran zihniyetlerin pek sevmeyeceği şiirler olduğunu görürsünüz. Böyle olması bizim güzel şiiri görmemize engel olmamalı derim. Yani siz Nazım’ı hiç sevmeseniz bile “Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak / Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..”  dizelerini bağıra ağıra okuyabilmelisniz. Uzatmadan Cem Karaca’yı dinleyelim mi?

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane
Parkı’nda,
Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul’a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul’u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.


Sizin de bildiğiniz bestelenmiş şiirler mutlaka vardır. Yorumla bize hatırlatırsanız onları da buraya eklemek isteriz. Güzel bir hafta sonu dileğiyle… Hayatınızdan şiir eksik olmasın. Şiir gibi bir hayatınız olsun. :))

Beni bilgilendir
Bildirim
guest
0 Yorum
Satır içi geri bildirim
Tüm yorumları gör