Öğretmen atama dönemi gelince sosyal ağlarda bir etkinlik furyası başlıyor. Herkes kendi alanı için daha çok kontenjan ayrılsın istiyor. Sahi, hangi branştan kaç öğretmen atanacak?
Bence okullarda okutulan bütün dersler kaldırılmalı. Hatta okullar kapatılmalı. Ki herkes huzura ersin.
Neden mi?
Bu millet yıllardır Türkçe ve edebiyat dersi görüyor. Kime ne faydası olmuş? İki cümle kuramayan cahiller ülkede ahkâm kesiyor. Bırakın bunu, adam söverken bile aklı başında cümle kuramıyor. Sövgüye bile edebiyat lazım. Hem edebiyat dersi okumuş bir toplum nasıl bu kadar ağzı bozuk olur anlamış değilim.
Matematik mi önemli biyoloji mi?
Matematik neye yarıyor? Hiç. Biraz dört işlem bilgisi dışında matematiğin ‘m’si yok insanlarda. Hadi çarpmayı öğrenmişsin, çok iyi çarpıyorsun. Bölme de fena değil, iyi bölücülük yapıyorsun. Çıkarma deyince aklına hır gür çıkarmak geliyor. Toplamak… Matematik biraz ölçü demekti. Ama sen devleti soyarken bile ölçüyü tutturamamış bir topluma bu dersi versen ne olacak!
Biyoloji diyeceğim ama o da gereksiz. Bu kadar it, kopuk, soysuzun biyolojiden biraz anlayan bir toplumda böylesine türemiş ve üremiş olması size de garip gelmiyor mu?
Adama yıllarca tarih okutuyorsun, masal dinler gibi dinliyor hepsini. Öyle olmasa tarih bu kadar çok tekerrür etmezdi. Tarihi, “Muhteşem Yüzyıl, Diriliş Ertuğrul” vb dizilerden öğrenen(?) bir kitle için tarih dersi biraz lüks olmaz mı?
Çağa ayak uyduralım diyerek bilgisayar dersi okutuyoruz. Sosyal ağlarda paylaşım yapmanın ötesinde bir icraatımız yok. Belli bir yaşın üstündekileri geçtim, gençlerin çoğu basit bir e-posta hesabı almayı, e-posta göndermeyi bile bilmiyor. E-posta servislerinin önerdiği kullanıcı adını bile değiştir(e)miyor bu millet. Okullarda bir de etkileşimli tahta var, hangi öğretmen kullanacaksa!
Fiziğiniz nasıl?
Fizik dersini de çok yanlış anlamışız biz. Ama Allah var, fiziği çok iyi olan öğrenciler elbette var ve onlar yarın kendilerinden sonra gelecek nesle yol gösterecekler. Yıllardır söylediğim cümleyi bir kez de burada kullanayım öyleyse: Fiziğinizin çok iyi olmasına gerek yok, kimyanız iyi olsun yeter.
Din, daha doğrusu din kültürü, diye bir ders var. Bu ders zaten bir darbe ürünü. Gereksizliği konusunda ne söylesek fazlalık olur. Gençlerin din dersinden çıkınca “dinden çıktık” diye espri yaptıkları bir çağda bu dersin önemini anlatacak ama bizi dinden çıkarmayacak biri varsa buyursun.
Hele şu beden eğitimi dersini hiç anlamıyorum ben. Ya maksat bedeni eğitmekse bu kadar eğitilmemiş beden nereden türedi? Bu noktada beden eğitimi dersi, ahlak bilgisi dersinden daha aşağıda kalacak bir ders değil. Ama eğitememişiz.
‘İngiliççe’ olmadan olmaz!
Olmazsa olmazımız yabancı dil dersimiz var bir de. Yani İngilizce dersi. (Lisede Fransızca okumuş biri olarak kendimi ayrıcalıklı hissediyorum.) Eğer İngilizce dünya diliyse biz dünyalı değiliz. Çünkü hiçbirimiz bilmiyoruz. Bize öğretilen olsa olsa ‘ingiliççe’ olabilir.
Diğer dersler için de birkaç kelam edilebilirdi. Sözü uzatmanın gereği yok. Zaten beni taşa tutacak birileri mutlaka vardır kıyıda köşede. Espriyi bilmez, nükteden habersiz, ironiyi hiç duymamış… İlla taşa tutacaksanız ilk taşı hiç günah işlememiş olan atsın mümkünse.
Unutmadan söyleyeyim, bir dersi okutmaya devam edebiliriz: Müzik. Niye? Çünkü bu millet çok iyi çalıyor. Burada da bir şart koyalım. Sadece çok iyi çalmak yetmez. Çaldığını söyleyebilecek ses de lazım. Hem çalıp hem söylemeyeceksek müzik dersini de kaldırabiliriz.
Bu kadar atıp tutmayı nereden öğrendiğimi merak ediyor olabilirsiniz. Ee, biz de lisede biraz beden eğitimi dersi gördük hani. Sallamayı biliyoruz. Hadi bakalım, şimdi hepinize iyi dersler!