You are currently viewing Hayatın Yükü

Hayatın Yükü

Yol… Başlangıcına ve bitişine karar veremediğimiz en uzun yolculuktur hayat. En kısa dersek de yanlış yapmış olmayız sanırım. Nerede başladık, ne zaman bitireceğiz, bir bilsek, ama ne mümkün!

Bu kısa bir yolculuk olacak, evet çok kısa. Öyle çok ki yapılacaklar… Zaten hayatın kendisi değil midir omuzlarımızda ağırlığını hissettiğimiz? Yapacaklarımızın yüklediği sorumluluktur. Yoksa ne var yaşamakta? Gün yirmi dört saat. Kalk, ye, iç, işe git, ye, iç, dinlen, uyu… Hepsi bu mu? Peki hayvanlar? Onlar da aynı fiillerle geçirmiyorlar mı hayatlarını? Evetse cevabınız, bizim farkımız ne? Hayata anlam katan bir yüzümüz olmasın mı?

Diyorsanız ki “Bu hayatın çekilir tarafı yok”, size hak verebilirim. Televizyonlar sabah akşam kan kusarken üstümüze, kapkaçlardan, cinayetlerden, vurgundan, talandan ayıramıyorsak gözlerimizi… Dünyanın dört bir yanında yüreğimize bombalar yağıyorsa… Açlık sadece bedenimizi değil, ruhumuzu da eritiyorsa günden güne… Sevgi, sevgili kelimesine sıkışıp kalmış; saygı, modası geçmiş bir giysi gibi çıkarılıp atılmışsa köşeye… İyilik, iyiliğin ne olduğunu bilmeyenlere bırakılmış, kötülük karaborsaya düşmüşse… Elbette yaşanılır olmaz bu dünya.

Hayat bir pencereden böyle görünüyor muhakkak. Ama diğer pencereye koştuğunuzda bakıyorsunuz ki hiçbir eser yok bu olumsuzluklardan. Çünkü bunları görmeye vakti yok insanların. Herkes kendini adamış bir vazifeye, davaya, ha babam koşturuyor.

Biliyorlar ki yol çok uzun değil. Herkesin gittiğinden uzun bile olsa yine de kısa diyeceğiz. Bütün çıplaklığıyla bilinirken bu gerçek ne diye ezileceğiz ki hayat denilen yükün altında? Aslında o bizim altımızda eziliyor. Bizi bugüne ve yarına taşıyan değil mi o?

Çok uzun olduğunu sandığımız bu kısacık yolda güvenli ve huzurlu bir yolculuk siz kaptan şoföre düşüyor artık. Hayırlı yolculuklar!..

Beni bilgilendir
Bildirim seçiniz
guest
5 Yorum
Satır içi geri bildirim
Tüm yorumları gör
Gazeteci N.G.
Gazeteci N.G.
19 Kasım 2016 11.10

Üçüncü paragrafta, olumsuz giden şeyleri öyle güzel bir dille ve benzetmelerle anlatmışsınız ki, tüylerim diken diken oldu, efendim. Hele o iyilik muhabbeti var ya, çok haklısınız. Kaleminize, yüreğinize sağlık! 🙂

Ece Evren
20 Kasım 2016 12.51

Her şeye rağmen kendimize küçük de olsa yeterli bir mutluluk alanı yaratabilmek. Doğru… bu gerekli de zaten. Değiştiremiyeceğimiz şeyler, sorumluluğumuzdan çıkıyor, kabul etmek ne kadar zor olsa da çaba gösterme isteğimiz çaresiz bir çırpınıştan öteye gidemiyor. Ama ben dertlenmeyi seçtim her zaman, Vicdanım bunca sergilenenden sonra mağdurların ruhen de olsa yanlarında olmamı emrediyor. Karşı koyamıyorum.
,

Ece Evren
Yanıtla  Bir Edip
20 Kasım 2016 22.13

Evet, teşekkür ederim. Boş bir kafadansa, anlamaktan yorgun ama vazgeçmeyen bir kafa ve yüksüz vicdan sahibi olmayı çoktan seçtim. Sağ olun cevap için.