You are currently viewing Her Yazının Bir Hikâyesi Vardır

Her Yazının Bir Hikâyesi Vardır

Her yazının bir hikâyesi varsa -ki vardır- ben de bir yazı hikâyesi anlatayım size. İster önce bu hikâyeyi okuyun isterseniz hikâyesini anlatacağım “Üzülme, Allah Bizimle!” başlıklı yazıyı. İkisi de çok güzeldir.

Bir gün eşim çalıştığı okulun bir dergi çıkaracağını ve bu dergi için kendisinden de bir yazı istediklerini söyledi. Bana “Sen yazsan da onu koysak dergiye.” dedi. Ben de “Senin için sıkıntı olmayacaksa yazarım bir şeyler.” dedim. Okulun adı şimdilik bende kalsın. Yarın delinin biri müdür hakkında işlem falan yapmaya kalkar. Neme lazım!

Elimdeki word belgesinin tarihine baktım şimdi. 1 Nisan 2018 yılında yazmışım ilk cümleleri. Sanırım dergi de 2018 yılının haziran ayında falan okuyucu ile buluştu. Biraz daha geç de olabilir, emin değilim.

Yazı bana ait olmasına rağmen bugüne kadar bu blogda yer almadı. Dört yıl sonra görülen lüzum üzerine sayfaya ekledim. Keşke imkan olsaydı da yazı dergide benim adımla yer almış olsaydı. Ama bu mümkün değildi. Çünkü KHK ile ihraç olmuş bir öğretmenin yazısını bir okul dergisinde yayımlayacak babayiğit yoktu bu ülkede. Hâlâ da yok. Hiçbir zaman da olmayacak. Çok yazık!

Ben yazımı yazmıştım ve bir şekilde dergide yer almıştı. Amaç dergiye sızmak(!) değildi kesinlikle. Sadece eşimin isteğini yerine getirmiştim. Madem ki şu an her şey -evet her şey- kıymetini yitirdi, artık yazıyı bloğa koymanın da bir sakıncası yoktu benim için.

Daha ilginç olan ne biliyor musun ey okuyucu?

Bu yazıyı, bir süre içeride yatıp çıktıktan sonra kaleme almıştım. Yurtdışına giden binlerce insana seslenmiştim gizliden gizliye. Okuyan hiç kimse anlamamıştı sanırım bunu. İfadelerinizi iyi yazar ve iyi saklarsanız anlamazlardı elbette. Hele okuyacak kitlenin anlama kapasitesini düşününce endişelenmeye gerek yoktu. Anlamış olsalar zaten yazıyı dergiye almazlardı. Demiştim ki yazıda:

Üzülme ey Ebu Bekir! Ayağını sokan yılan bahtsızlığına yansın. Şimdi ayağımızı sokan yılanlar da o yılanın soyundan olmalı. Kutlu Nebi’nin hitabı sadece sana olamaz, olmamalı. Yola çıkan, zorda kalan, yurdunu yuvasını terk etmek zorunda kalan bütün Müslümanlar için “Lâ tahzen!” demişti o. Korkusuzluğumuz bundandır.

Bu yazının içinde yer alan cümleler bir gün karşıma öyle bir çıktılar ki, görsen aklın durur. Yazdıklarımla imtihan oldum, oluyorum. Daha ne kadar sürecek bu imtihan bilmiyorum. Gün geldi, kendim de ülkeyi terk etmek zorunda kaldım. Şimdi Avrupa’nın güzel bir ülkesinde içim biraz buruk olsa da Medine hayatı yaşıyorum. Bir gün Mekke’ye dönecek miyim? Allah’ın izniyle.

Hasret ve hüzün içimi yakıyor. Ve dilimde hep aynı teselli cümlesi:

Üzülme, Allah bizimle beraberdir.

Beni bilgilendir
Bildirim
guest
0 Yorum
Satır içi geri bildirim
Tüm yorumları gör