Önce yüreğim tanıdı seni
Sonra gözlerim
Otobüs pencerelerinden kayan manzaralarında
İstanbul / sevgili
Bir mübarek vakitte, bir mübarek semtte
Dokundum sana
Sabahtı, gün ağarıyordu.
Pervazlara konmuş güvercinleri gördüm
Şairin bahsettiği
Kuş sesleri dualara eşlik ediyordu
Eyüp Sultan’da..
Süleymaniye’deki bayram sabahını
Nasıl anlatmalıyım?
Sabahtı. Bayramdı. Ellerim güvende
Yüreğim pır pır.
Sinan, umudu üst üste koymuştu; taş taş
yan yana koymuştu kubbe kubbe
Yüreğimiz için de yer açmıştı şerefelerde
Beyazıt meydanında
Eylemci aradı gözlerim
“Açız, işsiziz, okumak istiyoruz” diyen.
Ve kuşlar vardı, sürü sürü / etrafımda
Neyin eylemiydi yaptıkları?
Sen gerçeksin İstanbul
Yürüyorum sokaklarında,
Taş döşeli, dar, tarih kokan,
İnsanın gözlerinden kalbine akan.
Hey koca Osmanlı
Bir güzele ne kadar yakışırsa gamze,
Senin sarayın da öyle boğazda.
Eli şemsiyeli şehzadeler aradım
Saray bahçelerinde
Hiç olmadığını bile bile.
Bir mabedin dini nasıl değişirmiş
Bunu gördüm Ayasofya’da.
Müslüman olmuş taşlar, kapılar…
Sultan Ahmet hep mümin olmanın
Haklı gururunda, ezelde, ebedde.
Gün döndü… Eminönü…
“Balık ekmek” yaygarası kaplıyor ortalığı
“Yemedim” dememek için
Uzanıyor ellerim
Eminönü’nde balık ekmeğe.
Balıkçı memnun, ben memnun
Yaşanır bildiğim ne varsa
Yaşamak arzusuydu duyduğum.
Şimdi bütün camilerde ezanlar okunuyor
Her caminin ayrı kuşları olmalı
Her semtin…
Beyazıt’ta gördüklerim yoktu
Eyüp Sultan’da, Eminönü’nde.
Bir kızıllık çöktü ufuklara
Bir vapur ayrıldı iskeleden
Bir resme dönüşüyordu boğaz
Silik, renksiz.
Söz vermiştim.
Sana el sallayacaktım / sözümü tuttum.
Göz yaşlarım martı çığlıklarına karıştı.
Vapur düdüklerine / kimse duymadı
“Elveda İstanbul” diyebildim sadece
İstanbul / Elveda.