Sevgili Büşra,
En sona kaldın diye sitemler gelmişti kalemin ucuna. Ama öyle değilmiş. Bir kutlu geceye kısmet oldu ki yazın, bilseydin hep en sona saklardın işlerini. Bilseydim, bilseydik.
Kutlu Nebi (sav) ne demişse onun söyledikleriyle güzelleştirelim yazıyı. Çünkü “Güzel söz sadakadır.” der o. Sen de güzel sözlere layık olmalısın. İki yıldır söylememişsem bu senden değil, benim cehaletimdendir.
Ne güzeldir onun sözleri: “Çok gülmek kalbi öldürür.” der. “Kişi arkadaşının dini üzeredir.” der. “Öfkelendiğinde sus.” der. Hele şu: “Tebessüm etmek sadakadır.” Şöyle bir gülümseyivermek insanlara. Gülümsüyorsun değil mi?
İki altın hayat ilkesi söyler ki, sadece o ikisine uysak bile, dünyada çok mutlu olacağız ve kurtulacağız gibi gelir bana. Biri: “Utanmazsan istediğini yap.” Diğeri: “Haya imandandır.” Şöyle bir bak etrafına. Bu duyguyu kaybeden nice insan bulacaksın. Bir gün valizini toplayıp terkidiyar ederken -bu vasıfla gelmediysen eğer buraya- bu erdemi kazanmış bir Büşra olarak yola çıkmandır temennimiz.
Hatıra, yıllık vb. binlerce telaş (mübalağaya bak!) sende ve arkadaşlarında. Hepsi fani dünyanın fani işleri. İlginçtir biz de aynı faniliğin içinde bulduk kendimizi.
Ne kaldı söylenmeyen? “Kim dilini tutarsa kurtulur.” derken o, bizi söyletme daha fazla. Yanalım mı? Susalım, kurtulalım (mı?)
Bir tebessüm çakıp Halil Akyüzlü yıllara, geçip gidelim. Kalanlar bizi hep o gülüşümüzle hatırlasınlar. Hadi gülümse kaderine!
Sizi ancak geç vakitlerde okuyacağım. El ayak, kedicik çekilince. Anlamak istiyorum zira. Çok temiz bir anlatımınız var. Yormuyor, düşündürüyor. İmran ve Büşra… Gerçekten onlar varlar mı? Yoksa öylesine mi?
Daha çok okumam lazım sizi, yorumlarımı oturtmam için. Tabii ki beğendim. Bir de çok okusaymışsınız mazallah …Şimdi elimde 1984 var. Aklımı verip okuyamıyorum. İki gündür sevdiğimle en çetin savaşlarımızı veriyoruz. Sadece ıslak şiirler yazmak geliyor içimden. Görüşmek üzere. Şimdilik hoşçakalın.
Ece Hanım teşekkür ederim. Bu güzel iltifatları hak ediyor muyum, bilmiyorum.
Büşra ve İmran gerçek kişiler elbette. Sadece onlar değil bu blogda ismi geçen herkes gerçek sanıyorum. Özellikle Mektup kategorisindeki bütün yazılar ve Adın Şiir Olsun kategorisindeki bütün şiirler gerçek kişilere yazıldı. Onlar sadece birer kişi değil, hepsi benim “kuzucuklarım”. 🙂
Öyle ya, ıslak şiirler yazmayıp da ne yapacağız? Her şeyin bir bir elimizden alındığı şu hayatta yazıdan başka sığınak var mı?
‘Haalimiz” Halil Akyüz Anadolu Lisesinde okuyan bir grup öğrencinin yazılarını paylaşabilmeleri için “Edebiyatçının Biri” tarafından hazırlanmış bir blogdur.’ Bunu, önce yerini keşfedip kopyalayıp yapıştırdım. Bu yazınıza yorum yaptığımı hatırlamayıp,( unutkanlık isimlerde dolayı olabilir) ki, isim hafızam neredeyse, tanıyıp kerelerce seslendiklerim hariç sıfır.
Neyse, yazıyı okudum, normalde net bilgi olmadan yorum yapmak saçma olurdu, nitekim bıraktığım yorum da yazınızın karşılığı olmamış.
Bu okuyuşumda ise, dikkat edince Halil Akyüz’lü günlerden bahsetmişiniz. Google,a ismi arattım. Değerli olduğunu anladığım rahmetli bir iş adamı çıktı. Sizin öğretmen olduğunuzu okudum mu, hissettim mi bilmiyorum yine tam bir bağlantı kurup, sonuç alamadım. Bu arada çok geç yazmaya başladığım için mecburen ve tabiatım da öyledir zaten , araştırmayı çok severim.
Sonra şöyle bloğunuzun ana sayfasını taradım. Dört logonun birinde açıklama yoktu.
Tıkladığımda işin gerçeğini anladım. Bir de “Kuzucuklarım…” yani öğrencilerinizdi sanırım. Onların yazılarına göz gezdirdim. Bir çok şubeden öğrencilerinizdi, ya da hala öğrencileriniz. Geniş bir zaman ayırabilirsem bakmakla kalmayıp okumak istiyorum. Kutlarım sizi. Kim bilir onları nasıl özenle yetiştirdiniz. Bunu sizinle paylaşayım dedim. Okul bence bir iş adamının yapabileceği en büyük iyilik ve sevaptır. Allah rahmet eylesin. Daha fazla saçmalamadan kaçıyorum 🙂 Saygılarımla.
Önceki yorum çok anlamsız değildi aslında. Bence yerini bulmuştu. Bu yorumunuza cevap olması babında birkaç şey söylemem gerekiyor sanırım. Şahsımla ilgili olarak “Hakkımda” sayfasına baksaydınız orada bilgi vardı, gözden kaçırdınız belki de. Öğrenciler için hazırladığım blog bir denemeydi, istediğim sonuçları alamasam da çok şey öğretti bana. Tabi gençler de çok şey öğrendiler. Oradaki yazıların kalitesi çok su götürür. Bizimki hiç denenmemiş bir çalışmaydı sanıyorum. Sosyal ağların dışında neredeyse hiçbir mecrada tek satır yazı yazmayan gençlere kompozisyon yazdırdım. Onları biraz zorlama ile de olsa paylaştık. Yorum yapmalarını istedim. Hasılı, gençler çok zorlandılar. Bu sadece kompozisyon yazma ile ilgili bir zorlanma değildi. Teknolojiyi kullanma konusundaki yetersizlik anlatmak istediğim. Hani siz zorlansanız, ben zorlansam yaşımız gereği doğaldır derim. Biz teknoloji çağının içine doğmadık çünkü. Ama gençlerin bu kadar zorluk çekmiş olmaları çok ilginçti.
Bu kadar çekiştirme yeter. ‘Kuzucuklarım’ alınmasın şimdi. 🙂
Doğrudur arkadaşım. Ben çok dalgın biriyim, Mazur görün. Bakmam gerekirdi aslında.
O zaman ilk anda anladığımı aktarmam daha doğal olduğu için yerinde olmuş. Buna sevindim. Şu an evdekilerin sesleri arasında yorum yapmaya çalışıyorum, geçen yılda kalacak 🙂 Kompozisyon yazmayı o kadar severdim ki lisedeyken. Aslında ben babam ve ablamın yolunda gitseydim şimdi daha oturaklı yazılar yazıyordum. Eleştiriye ihtiyacım var sizin gibi donanımlı insanlardan. Çünkü yazmayı çok seviyorum.
O evlatlarımızın yazdıklarına bakacağım inşallah. Üstümüze doğru hızla gelen bu yılda da yazılarımızı paylaşmak dileğiyle. Hoşçakalın…
Eveet, bugün yarım kalmış ve böyle olmasını kendime yakıştıramadığım ihmalimi telafi amaçlı geldim öncelikle. 70 li yıllarda doğduğunuza göre bayağı bir ablanızım 🙂 Siz en doğrusunu yapıp, bloğumda öncelikle Hakkımda kategorisine bakmışsınız. Seçici olmak böyle bir şey. Ben bu konuda maalesef ancak kaza yaptığımda uyanıyorum. Sosyal biri değilim aslında … Yaşadıklarımın da bu konuda menfi etkileri oldu. Genlerim ve çocukluğumdaki örnek modelden de olabilir. Her şey, bir ara beni dış dünyadan soğuttu.
Ama burada durum, görmeden tanımaya çalışmaya ve bazı kızlarım ve oğullarımı ise canlı halleriyle görmek istemeye varınca , onları yazdıklarından anlamış olmanın gururunu yaşadım. Bir tek yanılma oldu, ama nihayetinde amacın bloğumun trafiği olduğunu geç anladım. Artık öyle bir niyetim de yok.
Bu mecra beni bazen çok sıkıyor ama başladığım işin mesuliyetini üstlenirim, bırakamam. O nedenle hem, biraz geriden alıp okumam lazım yeni senede de ve inşallah yazacağım. 2017ye 39 şehitle girdik. Dilerim bu gidişat canlar almaya daha fazla neden olmaz. Sağlıcakla kardeşim.
Sanalda bu tür iletişim kazaları oluyor bazen. Karşıda canlı biri olmayınca her şeyi körün parmak uçlarıyla bulmaya çalışması gibi arıyoruz. Sağlık olsun.
2017’ye çok daha güzel temennilerle başlamak istemiştik hepimiz. Kısmet olmadı. Hain terör, çirkin yüzünü bir kez daha gösterdi. Allah hepimizin yardımcısı olsun.