ölüm aşka dâhil mi

Ölüm Aşka Dâhil mi?



Sevgili Ümmühan,

Sen ne hayal etmiştin, hayat sana ne sundu? Hep böyle mi olur? Mutlu biten masallar yok mudur? Niye hep kötüler kazanır? İyilerin boynu bükük yaşamak zorunda kalışı neyin cezasıdır?

Sorular, sorular…

Kalemin anlatmaktan aciz kaldığı bir aşk hikâyesi olmalıydı Ümmühan’ın bahtına düşen. Pembe panjurlu evlerde boy boy çocukların büyüdüğü / büyütüldüğü bir hikâye. Hikâye ama yaşanması muhtemel olanından değil, bizzat yaşanmış olanından. Hikâye işte.

“Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim / İncinirsin”1 diyen şair haklı mıydı yoksa? Biz, bize söylenen yalanları gerçek sanıp kendimize yalanlar mı söylemiştik? Belki sen hâlâ yalanlar istiyorsun. Söylendiğinde yalan olduğunu bile bile inanacağın yalanlar…

Aslında hepimiz yalanlar duymaya hazır tutarız kulaklarımızı. Gerçeğin acı yüzüyle yüzleşmek korkutur bizi. Bir rüyada yaşarcasına yalanlar âleminde yaşamak kolayımıza gelir.

-Kırılmış- hayallerini, umutlarını tuz buz etmek değil niyetim. Yaşadın, öğrendin. Aşk masalmış!

Tertemiz sayfalar aç desem, açabilir misin? Hiçbir acının sonsuza kadar sürmediğini ikimiz de biliyoruz. Yok, böyle kurulmamalıydı bu cümle. İlk günkü haliyle sürmüyor acılar demeliydim. Külleniyor. Külleniyor ama sönmüyor da. İçten içe bir yanışla sıcaklığını koruyor hep. Hem ölümlerin acısını tatmış bu yüreklere aşk acısı ne yapsın ki? Ölümün soğuk yüzüyle donmuş, buz tutmuş kalbimizi, yalan aşkların ateşi ısıtabilir mi?

*                   *                    *

Ben ne hayal etmiştim, hayat bana ne sundu? Hep böyle mi olur? (Bu mektubu 20 Aralık 2016’da yazmaya başlamıştım. Bu cümleyi yazmak için tam bir yıl geçmesi gerekiyormuş. Bugün 20 Aralık 2017)

Sana sorduğum sorunun cevabını yaşayarak öğrenmiş biri olarak cevaplayabilirim artık: hep böyle olur. Bu dünyada kazananlar hep kötülerdir demek istemiyorum ama kötüler hep kazanır. İyiler bazen.

Aşkın bir masal olduğunu anlatmak için planlanmıştı bu yazı. Oysa hayat bir masalmış, dünya bir masalmış. Bu kadar masalı kim uydurdu dersen, ben uydurdum, sen uydurdun. Biz uydurduk. Kendi uydurduğumuz masallarla uyuttuk kendimizi. Ve biz her şeyi bir masala dönüştürmeye ne kadar da hevesliydik. Anlatayım mı daha?

Hiç bitmesin dedik masallarımız. Masallarımızın gerçeküstü dünyasından gerçeğin dünyasına düşeceğiz diye ödümüz koptu.

*                   *                    *

İlk harfini yazdığım günden bu yana üstünden uzun zamanın geçtiği -3,5 yıl geçmiş- (Takvim bugün 5 Nisan 2020’yi gösteriyor) bu masal dolu mektup hâlâ geçerliliğini koruyor mu? Evet.

Yazıcı, kahramanlarını, olay örgüsünü aslında hiçbir şeyini bilmediği bir masalın etrafında dolanıp duruyor. Masalı nasıl bitireceğine karar veremiyor. Yıllarca anlattığı masallara benzemesin, biraz daha ayakları yere basan, gerçekliğe yaklaşmış bir hikâye olsun diye didiniyor.

Masalın gerçeküstülüğünden kurtulup bir olay hikâyesinin hareketliliğine evrilsin tüm yaşam. Oradan bir durum hikâyesine dönüştürüp yaşananları, mutlu bir tablo gibi asalım evimizin duvarına. Dursun.

Aşkı bir olay olmaktan çıkarıp bir duruma dönüştürebildiğimizde başlayacak mutlu hikâyeler.

Tüm hareketlilik bittiğinde bile var olan şeydir aşk. Gözler süzülmediğinde, dudaklar gülümsemediğinde… El, bir eli tutarken titremediğinde. Kollar sarmadığında.

Yani ölüm geldiğinde gitmeyendir aşk. Yanlışım varsa söyle. Ölüm gelince gitti mi aşk? Bitti mi?

Cevabını ikimiz de biliyoruz bu soruların. Biz bilmeyenler için söyleyelim bir kez daha. Aşk olsun!


  1. Özdemir Asaf, Lavinia ↩︎

2016’da başladığım mektubu 2020’de tamamlayıp 2021’de sahibine teslim etmek… Araya giren pek çok olumsuzluğa rağmen -önce işini alsınlar elinden, sonra özgürlüğünü, yetmez desinler, en sonunda ülkeni de alsınlar- başarıdır bence.


2 yanıt

  1. Cem Kazan avatarı

    Kötüler hep kazanır, iyiler bazen. Bu söz harika olmuş.

    1. Bir Edip avatarı

      Teşekkür ederim Cem.
      Keşke iyiler hep kazansa ve kötüler hep kaybetse ama hayatın gerçekliği maalesef hayallere ve fikirlere ters düşüyor genelde.

Sen de düşüncelerini paylaş!

1