19 Ekim Çarşamba
Bismillah. Yazmak için güzel bir gün. Aldığı kararları çoğu zaman yarım bırakan ben, yeni bir karar alsam uygular mıyım, bilmiyorum. Kısa kısa günlükler paylaşsam mesela sayfamda. Önce bir anlaşma yapalım sizinle. Kısmetse her pazar kahvaltıdan sonra buluşalım (Kahvaltı yapıyorsunuz değil mi?) ve yaptığımız “pazar-lık”a sadık kalalım.
Gayret bizden, tevfik Allah’tan, der eskiler. Deneyelim. Kaybedecek neyimiz kaldı ki zaten!
Akıllı telefonla not tutmak
Akıllı telefonlar iyi ki var. Bu notu durakta otobüs beklerken telefonla tutuyorum. Kalemle yazıyor olsam insanlar kim bilir ne düşüneceklerdi. Meraklı gözlerden kendimi kurtaramayacaktım. Şimdi ise hiç kimse benim ne yaptığım ile ilgilenmiyor. Zaten pek çoğu kendi telefonuna gömülmüş bir şeylerle uğraşıyor. Belki oyun oynuyor, belki Twitter’da klavye kahramanlığı yapıyor. Belki de mesaj yazıyor, o vefasız sevgiliye.
Bu arada dakikalarca beklediğiniz otobüs bütün çabanıza rağmen sizi almadan duraktan geçip giderse… Buraya mecburen üç nokta koyuyorum.
Anılardaki çizgi film: Heidi
Televizyonla tanıştığım yıllarda çizgi film izlemek için biraz büyüktüm ama bizim nesil için bir yenilikti bu. O zamanlar Heidi vardı siyah beyaz ekranlarda. Şimdi renkli ekranlarda yine Heidi dönüyor. Ben yine izliyorum ama bir farkla. Şimdi kızımla birlikte izliyoruz. Biz renksiz bir hayata razı olmuştuk. Onların hayatı renkli olsun hiç olmazsa. Ekran değil derdim. Baba ile çizgi film izlemenin güzelliğinden bahsediyorum. 🙂
20 Ekim Perşembe
Pantolondan çıkan yarasa
İstanbul’da bir AVM’de müşterinin denediği pantolonun içinden yarasa çıkmış. Sanalda geyik gırla gidiyor. “Burası Türkiye” dedirten bir olay işte. Yarasanın gözüyle bakarsanız olaya durum değişir tabi. O da, evime insan girdi, diyor olabilir.
Kızımla parktayız. Bir okulun çıkış saatine denk gelmek akıllıca değilmiş. Parka saldıran çocuklara bakarak ana-baba tahlili yapıyorum. Yine haklıyım sanırım. Bu kadar başıboş çocuğun bir açıklaması olmalı/olamaz. Ana-baba olmak biyolojik bir eylemi yapmaktan ibaretse hayvanlar için de ana-baba kavramı olmalı ama yok. Demek ki ana-baba olmak başka bir şey.
Aleyna Tilki. İsmi herkes biliyor artık. 16 yaşında bir genç kız. Seslendirdiği bir parça ile ülkenin gündemine oturdu. Söylenecek o kadar çok şey var ki! Birkaç kelam edeceğim, feministler beni topa tutacak. Neyse ben susayım. Zaten bu kızımızı tüketiyor olmak çocuk istismarına girmiyor bizim ülkemizde. Üstelik istismar denilen şey elle dokununca oluyor. Bedeninize dokunan onca göz niye istismar sayılsın ki? Bak sen, daha neler! Hadi bakalım!
21 Ekim Cuma
İnsanları sevmediği şeyleri yapmaya sanırım yine insanlar zorluyor ve insanlar alıştırıyor. Üç yaşındaki kızım tabağındaki peyniri zorla yerken fark ettim bunu. Çocuk öğürüyordu. Aynısı bana yapılsa kıyamet kopar sanıyorum. Her gün kahvaltı sonrası biraz tablet keyfi yapabilmek için önüne ne konursa yiyor çocuk. Sonrası, edilgen bir toplumuz hepimiz.
Tayt giyip cumaya giden erkek yapmışlar, olmamış.
Bir süre önce bombaların arasından sağ çıkan ve dünyanın böyle tanıdığı Ümran bebek bu kez hayatta kalmayı başaramadı. Kader. Ama insanların daha mutlu yaşamak adına çocukları öldürdüğü bir dünya yaşanılası bir yer olmaktan çıkıyor günbegün.
22 Ekim Cumartesi
Konyaaltı Kitap Fuarı
28 Ekim 2016 Cuma günü 7. Konyaaltı Kitap Fuarı başlıyor. Bu fuarın birincisine yetişememiştim. Sonrakilere hep gittim. Kısmetse bu yıl da gideceğim. Ayrıntılı olarak kimlerin geleceğine bakmadım ama Şükrü Erbaş ve Ataol Behramoğlu geliyormuş. Bunlarla tanışmak istiyorum. Hiç olmazsa birer kitap imzalatmak niyetim.
Epeydir zihnimde geziyor: Adalet niye kız ismidir?
Periscobe programı ile Galatasaray – Trabzonspor karşılaşmasını izledim. Biz kazandık. Kimi tuttuğumu anlamış olmalısınız. 🙂 Bu program ile maç izlemenin vebali var mı acaba? Diyanet’in bu konuda yaptığı bir açıklama var mı bilmiyorum. Bunu merak eden ilk kişi ben miyim yoksa?