You are currently viewing Pazar’lık – 4

Pazar’lık – 4

06 Kasım Pazar

Önce hayallerimi çaldılar sonra yaşama sevincimi.

Yaşama sevincimi çalanlar gün yüzü görmesin inşallah.


07 Kasım Pazartesi

Yerini dolduramadığınız boşluklar yoksa içinizde elbet mutlu olursunuz. Varsa…


08 Kasım Salı

Hayatta insanı mest eden kokular vardır. Pide kokusu, makineden çıkmış çamaşır kokusu, şampuan kokusu, parfüm kokusu vs… Listeyi uzatabilirsiniz. Anne kokusu, bebek kokusu veya evlat kokusu.

Maddi kokuları yeniden elde etmek kolaydır. Biterse yenisini alırsınız. O kokuyu veren eylemi tekrar yaparsınız. Ya bir insana aitse kaybettiğiniz koku? Yerini hiçbir şeyle dolduramazsınız. Burnunuzun direği hep sızlar. Evlat kokusunun yeri neyle dolar ki?


09 Kasım Çarşamba

ABD başkanlık seçimi. Bana ne ya!

Demokratik Parti‘nin adayı Hillary Clinton ile Cumhuriyetçi Parti‘nin adayı Donald Trump yarışıyorlarmış. Kim kazanacak? Seyretmediğim televizyonlara bakarsanız Hillary Clinton kazanacak gibiymiş. Benim oturduğum yerden (koltuktayım şu an) bakınca kimin kazandığının hiçbir önemi yok. Çünkü kim kazanırsa kazansın kaybeden biziz.


11 Kasım Cuma

Kaynayan sütün üstüne üfleyince taşmıyor. Tecrübeyle sabittir. Çok öfkeli insanlara, kaynayan insanlara da böyle mi yapmalı acaba? Üflesek onlar da söner mi? Bir üflemeyle sönecekse insan niye kaynar ki zaten?


ABD seçimleri sonuçlandı. Cumhuriyetçi aday Donald Trump kazandı. Artık Amerikalılar düşünsün. 🙂

Bizdeki yansımaları çok ilginç. Dün başkası kazansın diye bekleyenler bugün rakip kazandı diye seviniyor. Hatta Posta gazetesi seçim sonuçlarından önce baskıya girdiği için Hillary Clinton kazandı diye başlık bile atmış. Bu neyin beklentisidir böyle? Siyaset denen şey ne menem bir şeydir ki insanlar bu kadar çabuk çark edebiliyorlar. Benim siyasetle bütün ilgim seçimlerde oy vermekten ibaret. Onu da kerhen yapıyorum. İki yüzlü siyaset, çok yüzlü insanlar…


İkidir WhatsApp gruplarına düşen çıplak fotoğraflar haber oluyor. Toplum bilimciler toplumumuzu yeterince irdelemiyor sanırım. İşin sosyolojik boyutunu onlara bırakalım.

İyi de kardeşim niye WhatsApp grubu? Sanırım paylaştığı görüntünün ulaştığından emin olmak istiyor. Sosyal ağlardaki gibi kaybolup gitme riski yok. Adrese teslim.

Çözüm? WhatsApp gruplarından uzak durmak. Benim tek WhatsApp grubum var. Onda da zaten sadece ben varım. Tavsiye ederim. Zaten WhatsApp dediğiniz şey Facebook denen illetin damarlarımıza sızmış hali değil mi? Ne kadar az -kişiselleşmiş- sosyal ağ, o kadar huzur…


12 Kasım Cumartesi

İnsan bazı yazarları geç tanıdığı için üzülüyor. Şükrü Erbaş da benim geç tanıdığım yazarlardan. Nedendir bilmem, hiç okumamıştım. Şu an “İnsanın Acısını İnsan Alır” adlı eserini okuyorum. Çok tanıdık bir dostun cümlelerini duyar gibiyim. Biraz geç oldu ama tanıştık işte.


İnsanın etrafına bir fanus örer çevre çoğu zaman. Siz oradan çıkmak için elinizi uzatırsınız, her seferinde fanusa çarpar. Çıkmak için irade gösterdiğinizde fanus kırılır. Eliniz dışardıradır artık ama geri de çekemezsiniz. Bu acıdan, sıkıntıdan kurtulmanın tek yolu vardır: Kanıyor olsa da elinizi soktuğunuz yerden başınızı da uzatıp fanusu paramparça etmek. Özgürlük bedel istiyor.

Beni bilgilendir
Bildirim seçiniz
guest
4 Yorum
Satır içi geri bildirim
Tüm yorumları gör
Büşra
13 Kasım 2016 19.18

Kim kazanırsa kazansın kaybeden biziz. Ne güzel dediniz…
İnsan geç tanıdığı yazarlar için çok üzülüyor gerçekten.
Kaleminize sağlık :))

Şeyda
Şeyda
19 Kasım 2016 10.39

Maddi kokuları yeniden elde etmek kolaydır. Biterse yenisini alırsınız. O kokuyu veren eylemi tekrar yaparsınız. Ya bir insana aitse kaybettiğiniz koku? Yerini hiçbir şeyle dolduramazsınız. Burnunuzun direği hep sızlar. Evlat kokusunun yeri neyle dolar ki?

Nekadar dogru bir tespit bu guzel paylasimlar icin tesekkur ederiz