Yazı yazmak için güzel bir gün mü? Evet. Her gün, yazı yazmak için güzel bir gün değil midir zaten? Hepsi bir bahane bulmaktan ibaret. Gerisi kendiliğinden geliyor. Hele ilk kelimeyi ve ilk cümleyi bulduysanız yazmak dünyanın en keyifli işi oluyor.
Benim bugünkü bahanem ne, yazmak için? Bir randevuya yarım saat erken gelmiş olmak. Yarım saat içinde bitecek mi yazım? Elbette hayır. Bitmesine gerek yok ki. Biraz yazarım, görüşmeye girerim. Çıkınca kaldığım yerden devam ederim. Birine hesap verecek değilim yazı yarım kaldı diye.
Şu an okuduğunuz satırları bir otobüs durağında yazıyorum. Benden başka kimse yok durakta. Yanımdaki diğer durakta yaşlı bir kadın muz yiyor. Sandviçini bitirmiş olmalı. İlk otobüsün gelmesine beş dakika kalmış. Binmeyeceğim tabi. Ben sadece durağı çalışma odası olarak kullanıyorum kısa bir süreliğine. Sonra kalkıp gideceğim. Belki birkaç otobüs daha gelip geçecek ben burada otururken.
Durağı işgal edip birilerini ayakta falan bırakmıyorum. Zaten durakta kimse yok ki. Sakin bir şehir burası. Antalya gibi kalabalık bir şehrin duraklarını bilen biri için burası sessiz şehir adeta. Gürültüsüz bir hayat, tertemiz caddeler, saygılı insanlar… Elli yıldır yaşadığım hayatsa bu yaşadığım ne olmalı?
Randevu için buluşacağım ofise geldim. İlginçtir görüşeceğim kişi yerinde yok. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyorum. Burada insanlar randevularına çok sadıklar. Öyle bizdeki gibi “Saat ikide buluşalım, üçte gelirim, dörde kadar gelmezsem beşte gidersin.” anlayışı yok buralarda. Her şey planlandığı gibi işliyor. Sürprizlere pek yer yok. Şu an benim yaşadığım gecikmeyi saymazsak.
Bu gecikme de yazı yazmak için bir bahane oldu benim için. Yazıya başlarken hiçbir konu yoktu aklımda. Gördüğünüz gibi sürekli yazacak bir şeyler çıkıyor.
Yazının buradan sonrasını akşam yazıyorum. Yukarıda bahsettiğim randevu karmaşası sonuçlandı. Ben ofiste, randevuyu ayarlayan kişi başka bir yerde buluşmayı beklemişiz. Nihayetinde on beş dakika gecikme ile buluşabildik. Karşılıklı özürler dilendi. Görüşme yapıldı. Herkes mutlu bir şekilde gündelik işine döndü.
Bu gecikmenin tek bir nedeni vardı: Yanlış anlaşılmak.
Bu yanlış anlaşılmanın da tek sorumlusu var: Google Çeviri. 🙂
Sen de düşüncelerini paylaş!