Sevgili Mustafa Furkan,
Bir oyun ve eğlenceden ibaret olan dünya hayatı öyle veya böyle bitiyor. Yolun sonuna geldiğinde yani teraziye çıktığında yapıp ettiklerimiz, sağ kefesi ağır gelenlerden eylesin Mevla.
“Sepet sepet yumurta / Sakın beni unutma” diyerek başlardı eskiden hatıra defterlerinin renkli sayfaları. Sonra teknoloji gelişti, o güzelim hatıra defterleri gitti. Yerini soğuk kitapçıklar aldı. Yıllıkların kuşe kağıda basılmış o parlak yüzlerinde ne az hatıra saklıdır. Oysa o, sahte kilitli hatıra defterleri bir başkaydı. Yazık siz o çağa yetiş(e)mediniz.
Eciş bücüş yazılarla doldurulan o defterlerin tüm arkadaşlar için önceden belirlenmiş sayfaları vardı. Satırlar itina ile doldurulur, en alta klasik bir mani eklenirdi. Bir de, olmazsa olmazı, kalpleri vardı o defterlerin. Ortasından okla parçalanmış. Bir yanda yazanın, bir yanda yazılanın baş harfinin bulunduğu. Ne büyük bir aşktı o.
Şimdi hiçbiri yok. Defterler çıktı hayatımızdan. Kalp çizemiyoruz artık. Yazdıklarımız da sevdayı, dostluğu, arkadaşlığı anlatmaktan ne kadar uzak.
Sizin defterleriniz olmasa da ben bütün yazıları kalemle yazıp sayısal (dijital) ortamlara aktarmaya devam ediyorum. Yazmanın hazzına varmak için… “Kalp de çiziyor musunuz hocam?” dersen, elbette çiziyorum. Sadece erbabının okuyabildiği, görebildiği kalpler…
Mani yarım kalmıştı, tamamlıyorum: “Unutursan küserim / Mektubumu keserim.”
Ah o defterlerin dili olsa da konuşsa, ne heyecanlarla, sevgiyle, tutkuyla yazıldığını bir anlatabilse o defterler. Kalemle yazmanın zevki bambaşka, maalesef artık yazdıklarımız dijital ortamda ve ne kadar samimiyetsiz gelse de zamana ayak uyduruyoruz..
Gün gelecek hatıra defterlerinin tamamı sanal olacak. Tabi her şeyin hızla tüketildiği bir çağda gençler hatıra defteri gibi bir şeye ihtiyaç duyacaklar mı, bundan emin değilim. Bekleyip göreceğiz.