You are currently viewing Sana Mutluluk Kaldı Yalnız, Bir Sonsuz Esenlik

Sana Mutluluk Kaldı Yalnız, Bir Sonsuz Esenlik

Sevgili Merve,

“Siz bir mavi yaşıyorsunuz / -Ne güzel! // Siz bir dal tazeliğinde, yenicik… / -Ne güzel! // Siz bütün tasalardan ıraksınız / -Ne güzel! // Korkulardan kesilmemiş soluğunuz hiç / -Ne güzel!” 1

“Siz bir mavisiniz, her tonunuz çok güzel” cümlesini senin ağzından kaç kez duydum hatırlamıyorum. Mavinin senin abarttığın kadar bana yakışıp yakışmadığından emin değildim ama senin diline yakışıyordu, bunu biliyorum.

Ah Merve! Uzun zaman var ki karardı göğümüz. Bembeyaz bulutlar yakışırdı gökyüzüne en çok. Şimdi ne mavilik var ne beyazlık. Beni boş ver. Sen hâlâ mavi yaşıyorsun değil mi hayatı? Ne güzel!

Bu satırların yazıldığı saatlerde sen LYS’nin matematik sınavındasın. Umutların hep mavi kalsın dileğindeyim. Bekli sorular içinde bile mavi vardır: Bir torbaya konulan üç mavi top / bilye… diyerek başlayan cümle, soruyu çözemeyecek bile olsan -çözersin biliyorum- yüzünde bir tebessüm sebebi olmuştur. Ne güzel!

“Sen bir dal tazeliğinde yenicik…” 2 Henüz on yediyse yaşın öyledir elbette. “Sen benim on yedi yaşımsın / Ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın…” 3  diyerek uzar gider mısralar. İlk kez birine gümüş kolye alınan yaştaysan… Gümüş kolye takdim eden değil, takdim edilensen… Pır pır bir yüreğin sahibiysen… Hele yanlış kapılarda aşk aradığın ve yanlışlığını bilerek o kapıları çalmadığın zamanlardaysan… Umutlar bir dal tazeliğindeyse, yeniyse…Biraz utangaç, o bile mavi. Ne güzel!

“Korkulardan kesilmemiş soluğun hiç.” 4 Korkunun ne olduğunu bilmemişsen henüz. Hiç bilme! Kaybedersem deme, iyiler önünde sonunda kazanır. Yapamazsam, başaramazsam deme, neyi çok istedin de başaramadın bugüne kadar? Ölürsem deme, ölümü düşünebiliyorsam ölmemişsindir. Korkuya gerek yok. “Ya bir gün beni sevmekten bıkarsa, ya terk edip giderse…” korkularıyla çalma kapısını sevdanın. İçeriye giremezsin. Bırak seni hak etmeyen seninle olmasın. Yol ver, gitsin. Sevda korkularla yaşanmaz. Kalbin hep mavi olsun, yanakların pembe. Ne güzel!

Senin için şiir defterine alındı yazının başındaki şiir. Sebebe sevinebilirsin, ama eyleme şaşırma. “Hâlâ şiir defteri tutan biri var mı?” sorusunu bazen ben de soruyordum. Cevabını kendim verdim. Bir gün kapımı çaldığında sana da oradan birkaç şiir okurum elbette. Nice öfkenin, kinin günlerimizi kararttığı bir zamanda şiir, tutunacak tek dalmış. Ne kadar hüzünle, ayrılıkla, hasretle dolu olursa olsun mısralar, şiirin yüzü hep mavi. Baksana dört duvar mavi, parmaklıklar mavi, avlu mavi. Gün mavi, gece mavi… Geçmeyen zaman bile mavi. Ve umut mavi…

Penceremdeki hayalî saksıda büyüttüğüm güller mavi açıyor her sabah. Ve kokusu bütün âlemi maviye boğuyor.

Bahtına tutsak satırlar düştü. Yaklaşık bir yıl önce yazmayı planladığım (o zamanlar ben henüz bir edebiyat öğretmeni idim.) onlarca yazının bazıları mahpushanede kaleme alınmak zorunda kaldı. Senin kısmetin de böyleymiş. Dışarıda başlamıştım, içeride devam ediyorum. Kalanını da yine dışarıda tamamlarım inşallah. Kendini şanslı sayabilirsin. Çünkü hapishaneden yazılmış bir hatıra/ yıllık yazısı herkese nasip olmaz. (Bu cümlenin, yazarı mı, muhatabı mı yücelttiği pek belli olmadı ama zararı yok. Kim nasıl isterse öyle anlayabilir.) Anlamakta zorlandığım bunca yaşanmışlık arasında yaptığım işe dair açıklama, abesle iştigal olacak. Ben yazarak mutluyum, sen de yazının muhatabı olmaktan mutluysan konu kapanmıştır.

Hatıra olsun diye kaleme alınan bu tarz yazılarda öğretmenler ya yazacak bir şeyleri olmadığı için başarı dileyerek bitirirler yazıyı ya da bol nasihatli cümlelerle yorarlar satırları. Ben ikisini de başaramadım görüyorsun. Ne yapsaydım yani! Mavi cümleler kurmasa mıydım?

Başladığımız şiirle tamamlayalım yazıyı. Şairler çok önceden söylemişler aslında her şeyi. Bizim ki sadece bilineni tekrar. Hadi okuyalım, mavileşsin hayatımız.

“Bütün tasaları, kaygıları derledim, aldım / Yorgunlukların tümü bende / Gözyaşları bende, aşksızlık bende… / Bir kara kan gibi oturan, tutkal gibi yapışık / Eşkiya kinlerini ellerimle kazıdım! / Bu evrenin bütün kirlerini üzerimde topladım. / Şimdi bir benim kötü, hayın benim / Bir benim şimdi tutsak // Size mutluluk kaldı yalnız, bir sonsuz esenlik / Laleler, menekşeler, özgür dağ rüzgarları / Bir yiğit, korkusuz güvenlikle / Bir mavi yaşamak kaldı / Gökler kadar güzel // Sizin o mavi yaşamanız, gittikçe büyüyecek / -Ne güzel!” 5


Siz bakmayın bu mektubun Ağustos 2021’de yayımlandığına. Bu satırlar 11 Haziran 2017’de yazılmıştı. Dört yıl geçmiş üstünden. Mektubun muhatabı Merve, üniversiteyi bitirmiş, -belki- mektupta bahsi geçen hatıraları çoktan kaldırmış sandıklara. Demem o ki, yazmak kadar yayımlamak da bir dert. :))


Alıntı yaptığım şiir kime aitti hatırlayamadım. Bu şiiri not ettiğim şiir defterime bir gün yeniden kavuşmak kısmet olursa şairin adını buraya ekleyeceğim elbette. Biraz sabır. (Güncelleme: 1 Eylül 2022. M. Sunullah Arısoy, Ne Güzel şiirinden)

  1. M. Sunullah Arısoy, Ne Güzel ↩︎
  2. M. Sunullah Arısoy, Ne Güzel ↩︎
  3. İbrahim Sadri, On Yedi Yaşım ↩︎
  4. M. Sunullah Arısoy, Ne Güzel ↩︎
  5. M. Sunullah Arısoy, Ne Güzel ↩︎
Beni bilgilendir
Bildirim
guest
3 Yorum
Satır içi geri bildirim
Tüm yorumları gör
Deniz
14 Ağustos 2021 17.31

“Ah Merve! Uzun zaman var ki karardı göğümüz. Bembeyaz bulutlar yakışırdı gökyüzüne en çok. Şimdi ne mavilik var ne beyazlık. Beni boş ver. Sen hâlâ mavi yaşıyorsun değil mi hayatı? Ne güzel!”

Korkunun ne olduğunu bilmemişsen henüz.”

Kalbin hep mavi olsun, yanakların pembe. Ne güzel!”

Ne güzel hala bir şiir defteri tutması ellerinin bir edibin, hep yazması, ne güzel!

Hep güzel olsun günler, selamla,

Deniz
Yanıtla  Bir Edip
17 Ağustos 2021 18.11

Şiirden sığınak kavramı, yapıtın kendisi gibi şiirsel…

İyilikle,