“Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka neydi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”
Sait Faik, “Haritada Bir Nokta” hikâyesini yukarıdaki cümlelerle bitirir. Ben de onun gibi yaptım. Kırdığım kalemi tekrar elime aldım. Çakımı çıkardım, kalemi yonttum. Yontarken elimi kanattım. Yonttuktan sonra tuttum kalemi öptüm, öperken dudaklarıma battı kalemin ucu. Onlar da kanadı biraz. Ellerim, dudaklarım hep kan içinde kaldı. Aldırmadım. Çünkü yazmasam deli olacaktım.
Kan içinde kalan sadece ellerim ve dudaklarım değildi. Asıl kanayan kalbimdi. Baktım ki onun kanaması hiç dinmeyecek, kan kaybından gidinceye kadar yazayım dedim. Belki bir gün tuz basar, dağlarım bu yarayı.
☘
Bilinmeyen şiirler başlığı ile paylaştığım şiirlere yakında pek çok şiir ekleyeceğim kısmet olursa. 1992 yılından bu yana tuttuğum birkaç şiir defterim vardı. Onlara hapishane günlerinde birkaç defter daha eklemiştim. Bir aksilik olmazsa bir süre sonra bu defterler elimde olacak. Oradaki şiirlerin pek çoğunu buraya aktaracağım. Çünkü bu şiirlerin çoğu internet ortamında arasanız da bulamayacağınız şiirler.
Okuyucularımdan bazıları biliyor ki adı sanı bilinmeyen bir blogda kin ve öfke kustuğum yazılar yazıyorum. Bu bloğu hiçbir şekilde kirletmek istemediğim için böyle bir yola başvurdum. Orada da çok güzel yazılar yazıyorum elbette. Tek farkı var buradan, dilime yasak koymuyorum o yazılarda. Uysallaştırılmamış bir at gibi koşturuyorum kalemimi. Ve çok tehlikeli olduğumu ben bile yeni yeni fark ediyorum. Geçelim.
Ben Allah’a inanıyorum ve onun adaletinin şaşmayacağını çok iyi biliyorum. Gücümün yetmediği her şeyi ona havale ettim, ediyorum. Kimsenin âhı kimsede kalmıyor. Yarın hep birlikte göreceğiz kimin haklı, kimin haksız olduğunu. İhanet edenlerin de ihanete uğradığı bir gün gelecek elbette.
Ve sen…
Bu blogdaki yazıların neredeyse hepsinin ilham kaynağı olan kadın!
Senin yüzünden yazmayı bıraktım, döndüğüm ilk yazıyı sana hitap ederek bitireyim.
Düşeceksin bir gün. İnşallah. Dönüp bakmayacağım demiyorum. Dönüp bakacağım elbette. Fakat elimi uzatmayacağım.
Dönüp bakmazsam “Düştüğümü görmedi, görseydi tutardı elimden” diye geçer içinden. Ümitvar yaşarsın. Oysa ben dönüp bakacağım. Ama tutmayacağım.
Tek bir duam var. Neye değiştiysen bu büyük sevdayı, en büyük imtihanın onunla olsun.
Ve şunu hiç unutma: Her şeyini kaybetmiş bir adamı yenemezsin.
Geri dönmeniz çok güzel. Bayağıdır yoktunuz. Bilinmeyen şiirlere hasret kaldık. O son kısım ama beni bitirdi. Bakmak ama elini tutmamak, çok vurucu.
Teşekkür ederim Huriye.
İçim hâlâ sakinliğe ermiş değil. Geldim ama her an gidecekmişim gibi… Nasip diyelim.
Zorla elinizden kurtulan bir eli yeniden tutmak ister misiniz? Biraz sürtülmesin mi insanların burnu? Kendi düşen hiç ağlamasın mı yani? En değerli bilgi tecrübedir derler. Ben öğrendim. Başkaları da öğrensin. 😔