Sevgili Nurseda,
“Çaldım” zannıyla önünde beklediğimiz ne çok kapı var hayatta. Ama Peygamber (sav) âdâbıdır, üç kez çalınmalıdır kapı. Yine de açılmazsa gidilir. Hangi kapıyı kaç kere çaldığının hesabını sen yaparsın.
Çalsaydın açardık. Gönül kapımız herkese açıktı. Öyle ki kimsenin ayağı takılmasın diye eşik bile koymadık kapımıza. Çaldın, belki ben duymadım. Oysa “Kulaklarım komşuların ayak sesinde”1 diyen şair misali kulağım hep sizdeydi. Belki kaderdi araya giren.
Size verilen sürenin sonuna geldiğinde görürsün ki son denilen yer, son değildir. Kapıyı çalmak için hâlâ fırsat vardır. Sen çalıp çalmama arasında bocalarken kapının açıldığını görürsün. Bu da kaderdir.
Bu gecikmiş satırları da koy artık bavuluna, üç beş cümlelik yer kalmıştır umarım. Yer kalmadı diyorsan da üzülmem. Kıymetli ne varsa onları alır insan yolculuğa çıkarken. Bu satırlara sıra gelmemiş der, geçerim. Yine kaderdir.
Hatıralar bakım ister, diyordu yazar. Onları bavulların içinde yalnızlığa terk etme. Okşa, kokla. Güneşe çıkar. Hatta besle. Bir bebek hassasiyeti göster onlara.
Bakım isteyen ne çok hatıramız var değil mi? Ağlıyorsa sustur. Kanıyor mu? “Kabuğu kaldırdın mı ince ince kanar. İnsan hep aynı yerden kanar. Hep yüreğinden…”2
Kanıyor…
Sen de düşüncelerini paylaş!