Bundan tam 63 yıl önce bugün, 1 Kasım’da hayata gözlerini yummuş, bir İstanbul aşığı, bir İstanbul beyefendisidir Yahya Kemal. Ömrümün büyük çoğunluğunu otel odalarında geçirmiş, evlenmemiş, düzenli bir yuvası olmayan, yapayalnız bir şairdir. Hayattayken şiirlerini -ve diğer yazılarını- kitap haline getirememiş, bu yönüyle edebiyat çevrelerinde küçümsenmiş büyük bir şair o. Dönemin büyük bestekârları Münir Nurettin Selçuk ve Cinuçen Tanrıkorur tarafından pek çok şiiri notaya alınmış, İstanbul’un eğlence mekanlarında dilden dile çoğalmıştır sesi. Bu yazıda büyük şair Yahya Kemal Beyatlı’nın bestelenmiş şiirlerini bir araya getirmek için emek harcadım.
Bu liste oluşturulurken internette uzun bir araştırma yaptım. Asıl kaynağın orası olduğunu bildiğim halde TRT arşivlerini çok detaylı inceleyemedim. Ben tamam dedikçe karşıma Yahya Kemal’in bestelenmiş yeni bir şiiri çıkıyordu. Listenin tamamlandığını düşünmüyorum ancak sanal âlemde yer alan en iyi listelerden biri olduğunu söyleyebilirim.
İçindekiler
- . Akıncı
- . Bahçelerden Uzak
- . Bir Başka Tepeden
- . Çamlıca Gazeli
- . Çubuklu Gazeli
- . Endülüs’te Raks
- . Fazıl Ahmed’e Gazel
- . Gazel
- . Gece
- . Geçmiş Yaz
- . Hâfız’dan Deyiş
- . Hamid’in Mısraını Tazmin
- . İstanbul’u Fetheden Yeniçeriye Gazel
- . İstinye
- . İthaf
- . Kar Mûsikîleri
- . Kıt’a
- . Mahurdan Gazel
- . Mehlika Sultan
- . Mihrâbâd
- . Mohaç Türküsü
- . Nazar
- . Ömür
- . Özleyen
- . Perestiş
- . Rindlerin Akşamı
- . Rindlerin Ölümü
- . Rubaî
- . Rubaî
- . Rubaî
- . Rubaî
- . Sene 1140
- . Ses
- . Sessiz Gemi
- . Söz Meydanı
- . Süleymaniye’de Bayram Sabahı
- . Şarkı
- . Şarkı
- . Şarkı
- . Şarkı
- . Şarkı
- . Şerefâbâd
- . Telâkki
- . Veda Gazeli
- . Vuslat
- . 26 Ağustos 1922
. Akıncı
Koro (Akıncı Marşı)
Esat Kabaklı (Bin Atlı Akınlarda Çocuklar Gibi Şendik)
Yıldırım Gürses (Bin Atlı Akınlarda Çocuklar Gibi Şendik)
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi “İlerle!”
Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle
Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan
Bir gün yine doludizgin atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla
Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
. Bahçelerden Uzak
İnci Çayırlı (İstemem Artık Işık, Rayiha, Renk Alemini)
Ahmet Kadri Rizeli (İstemem Artık Işık, Rayiha, Renk Alemini)
İstemem artık ışık, rayiha, renk alemini,
Koklamam yosma karanfille, güzel yasemini.
Beni bir lahza müsait bulamaz idlale,
Ne beyaz bakire zambak, ne ateşten lale.
Beklemem fecrini leylaklar açan nisanın,
Özlemem vaktini dağ dağ kızaran erguvanın.
Her sabah başka bahar olsa da ben uslandım,
Uğramam bahçelerin semtine gülden yandım.
. Bir Başka Tepeden
Yaprak Sayar (Sana Dün Bir Tepeden Baktım Aziz İstanbul)
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü’yada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.
İsterseniz şairin kendi sesinden de bu şiiri dinleyebilirsiniz.
. Çamlıca Gazeli
Mustafa Doğan Dikmen (Biz Şi’ri Böyle Söyledik)
Biz şi’ri böyle söyledik ağyâr söylesün
Hem dost söylesün bunu hem yâr söylesün
Renk aldı özge âteşimizden şerâb ü gül
Peymâne söylesün bunu gülzâr söylesün
Mızrab-ı tab’ımız sözü kalbetti besteye
Hem beste söylesün bunu hem kâr söylesün
Esrâr-ı nazmı şerhedemez akl-ı dünyevî
Eflâke perr ü bâl açan efkâr söylesün
Bîgâneler bu sâhada mâzûrdur Kemâl
Erbâb-ı zevk şi’rimi her bâr söylesün
. Çubuklu Gazeli
Münir Nurettin Selçuk (Aheste Çek Kürekleri Mehtap Uyanmasın)
Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın,
Bir âlem-i hayâle dalan âb uyanmasın.
Âgûş-ı nev-bahârda hâbîdedir cihan,
Sürsün sabâh-ı haşre kadar, hab uyanmasın
Dursun bu mûsikî-i semâvî içinde sâz,
Leyl-î tarâbda bir dahî mızrâb uyanmasın.
Ey gül sükûta varmağı emreyle bülbüle,
Gülşende mest-i zevk olan ahbâb uyanmasın.
Değmez Kemâl uyanmaya ikmâl-i ömr içün,
Varsın bu uykudan dîl-i bîtâb uyanmasın…
. Endülüs’te Raks
Nesrin Sipahi (Endülüs’te Raks)
Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı…
Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı…
Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neş’esiyle bu akşam bu zildedir.
Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,
İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri…
Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;
İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.
Alnında halka halkadır aşüfte kâkülü,
Göğsünde yosma Gırnata’nın en güzel gülü…
Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir
İspanya varlığıyla bu akşam bu güldedir.
Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi…
Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli…
Şeytan diyor ki, sarmalı, yüz kerre öpmeli…
Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle,
Her kalbi dolduran zile, her sineden: “Ole!”
. Fazıl Ahmed’e Gazel
Meral Uğurlu (Bir Hıyâbandır ki Hasret Kûy-i Cânandan Geçer)
Alaeddin Yavaşça (Bir Hıyâbandır ki Hasret Kûy-i Cânandan Geçer)
Bir hıyâbandır ki hasret kûy-i cânandan geçer
Her geçen cânâna peyvest olmadan candan geçer
Cümle lezzetten lezîz iksîrsin ,ey zehr-i aşk
Zevki derdinden alan her rûh dermandan geçer
Meyve-i memnûdan tatmak günâhından beri
Kârıbân-ı aşk bitmez bir beyâbandan geçer
Pîr o lur Yâkûb bir savt-ı ceres gûş eylese
Mahfe-i Yûsuf sanır vâdî-i Ken’ân’dan geçer
Dinlemekçün mâcerâ-yı hecri nâyından, Kemâl
Mevkıb-i yâran civâr-ı beytül-âhzandan geçer
. Gazel
Münir Nurettin Selçuk (Dil Uyur Mest Olarak Yâr-ı Dilara Söyler)
Dil uyur mest olarak yar-ı dilara söyler
Gül susar şermederek bülbül-ü şeyda söyler
Şeb-i yelda da uzar fecre kadar kıssa-ı aşk
Taki mecnun bitirir nutkunu Leyla söyler
Ehli akl anlamaz efsus lisan-ı dilden
Zanneder aşık-ı divane muamma söyler
Görmüş ayine-i safında o serv-i endamı
Cuy gülşende bu rüyasını hala söyler
Böyle beş beyti bu guyende redif ile Kemal
Naili söylese bir alem-i mana söyler
. Gece
Emel Sayın (Kandilli Yüzerken Uykularda)
Kandilli yüzerken uykularda
Mehtâbı sürükledik sularda…
Bir yoldu parıldayan, gümüşten,
Gittik…Bahs açmadık dönüşten.
Hulyâ tepeler, hayâl ağaçlar…
Durgun suda dinlenen yamaçlar…
Mevsim sonu öyle bir zaman ki
Gaaip bir mûsıkîydi sanki.
Gitmiş kaybolmuşuz uzakta,
Rü’yâ sona ermeden şafakta…
. Geçmiş Yaz
Zeki Müren (Körfezdeki Dalgın Suya Bir Bak)
Burcu Göktürk (Rüya Gibi Bir Yazdı Yarattın Hevesinle)
Rü’yâ gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle,
Her ânını, her rengini, her şi’rini hazdan.
Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hâtıra özlersen o yazdan.
Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
Mehtâb.. İri güller.. Ve senin en güzel aksin..
Velhâsıl o rü’yâ duruyor yerli yerinde!
. Hâfız’dan Deyiş
Münir Nurettin Selçuk (Sâkî Parıldasın Şafak-ı Meyle Câmımız)
Sâkî parıldasın şafak-ı meyle câmımız
Mutrip de kim cihanda murâd üzre kâmımız
Bizler kadehde aks-i ruh-î yâri görmüşüz
Bundandır işte lezzet-i şürb-î müdâmımız
. Hamid’in Mısraını Tazmin
Yaprak Sayar (Bir Gülşene Vardık ki Uzak Mihr ile Mehden)
Bir gülşene vardık ki uzak mihr ile mehden
Gelmiş ve gelenler bütün erbâb-ı günehden
Susmaz mı hevâsında öten bülbül-i mâtem
“Feryâd bu gülşendeki âheng-i siyehden”
Mâtemse eğer anlaşılan reng-i siyehden
Kabrim de benim olmalıdır seng-i siyehden
Şems olmasa bülbül de olur gül de siyeh reng
Feryâd bu gülşendeki âheng-i siyehden1
. İstanbul’u Fetheden Yeniçeriye Gazel
Adem Tay (Mehter marşı – Vur Pençe-i Âlî’deki şemşîr aşkına)
Vur Pençe-i Âlî’deki şemşîr aşkına
Gülbang-i âsmâni tutan pîr aşkına
Ey leşker-i müfettihü’l-ebvâb vur bugün
Feth-i mübîni zâmin o tebşîr aşkına
Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-i hilâl içün
Gelmiş bu şehsüvâr-i cihângîr aşkına
Düşsün çelengi Rûm’un, eğilsün ser-i Firenk
Vur Türk’ü gönderen yed-i takdîr aşkına
Son savletinle vur ki açılsın bu sûrlar
Fecr-i hücûm içindeki tekbîr aşkına
. İstinye
İnci Çayırlı (İstinye Körfezinde Bu Akşam Garipliği)
İstinye körfezinde bu akşam garipliği
Bir mihnetin sonunda tesellî kadar iyi.
Hülya, serinleşen köyü, her an morartıyor;
Sessiz gelen saat – başı sürdükçe artıyor.
Durgunlaşıp bir ayna kadar parlıyan suda,
Dünyâ güzel göründü resimleşmiş uykuda.
Binlerce lâle serpili yüzlerce bahçeden
Beş yüz yılın kadehleridir şimdi yükselen.
Eşsiz Boğaz! Şerefli hayâlin derindedir.
Senden kalan o levhâda her şey yerindedir.
. İthaf
Yorum?
(Samih Rıfat’ın Nefes şiirine nazire olarak yazılmıştır.)
Fer almışken tulû-ı kibriyadan,
Bugün bî-vâye kalmış her ziyâdan.
Bu mülkün farkı yok bir tengnâdan
Niçin nûr inmiyor artık semâdan?
(…)
. Kar Mûsikîleri
Aylin Şengün Taşçı (Kar Musikileri)
Ayfer Er (Bin Yıldan Uzun Bir Gecenin Bestesidir Bu)
Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu;
Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.
Bir kuytu manastırda duâlar gibi gamlı,
Yüzlerce ağızdan koro hâlinde devamlı,
Bir erganun âhengi yayılmakta derinden…
Duydumsa da zevk almadım İslâv kederinden.
Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta,
Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta.
Birdenbire mes’ûdum işitmek hevesiyle,
Gönlüm dolu İstanbul’un en özlü sesiyle.
Sandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık,
Uykumda bütün bir gece Körfez’deyim artık!
. Kıt’a
Suat Güney (Gah Akarken Hüznü Eyyam-ı Hazanın Göksu’da)
Gah akarken hüznü eyyam-ı hazanın Göksu’da
Tek teselli mutribin elhan-ı nayından gelir
Gahi aks-endaz olur ayine-i hatırda şevk
Bir sadadır kim Bebek sahil sarayından gelir
. Mahurdan Gazel
Koro (Gördüm Ol Meh Dûşuna Bir Şal Atıp Lâhûr’dan)
Gördüm ol meh dûşuna bir şal atıp Lâhûr’dan
Gül yanaklar üstüne yaşmak tutunmuş nûrdan
Nerdübanlar bûşiş-i nermîn-i dâmâniyle mest
İndi bin işveyle bir kâşâne-i fağfûrdan
Atladı dâmen tutup üç çifte bir zevrakçeye
Geçti sandım mâh-ı nev âyine-i billûrdan
Halk-ı Sâ’dâbad iki sâhil boyunca fevc fevc
Vâde’i teşrîfine alkış tutarken dûrdan
Cedvel-i Sîm’in kenarından bu âvâzın Kemâl
Koptu bir fevvâre-i zerrîn gibi mâhûrdan
. Mehlika Sultan
Alaettin Yavaşça – Selma Sağbaş (Mehlika Sultan’a Âşık Yedi Genç)
Mehlika Sultan’a âşık yedi genç
Gece şehrin kapısından çıktı:
Mehlika Sultan’a âşık yedi genç
Kara sevdalı birer âşıktı.
Bir hayâlet gibi dünya güzeli
Girdiğinden beri rü’yâlarına;
Hepsi meshûr, o muammâ güzeli
Gittiler görmeye Kaf dağlarına.
Hepsi, sırtında aba, günlerce
Gittiler içleri hicranla dolu;
Her günün ufkunu sardıkça gece
Dediler: ”Belki bu son akşamdır”
Bu emel gurbetinin yoktur ucu;
Daimâ yollar uzar, kalp üzülür:
Ömrü oldukça yürür her yolcu,
Varmadan menzile bir yerde ölür.
Mehlika’nın kara sevdalıları
Vardılar çıkrığı yok bir kuyuya,
Mehlika’nın kara sevdalıları
Baktılar korkulu gözlerle suya.
Gördüler: ”Aynada bir gizli cihân..
Ufku çepçevre ölüm servileri…..”
Sandılar doğdu içinden bir ân
O, uzun gözlü, uzun saçlı peri.
Bu hâzin yolcuların en küçüğü
Bir zaman baktı o viran kuyuya.
Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü
Parmağından sıyırıp attı suya.
Su çekilmiş gibi rü’yâ oldu!..
Erdiler yolculuğun son demine;
Bir hayâl âlemi peydâ oldu
Göçtüler hep o hayâl âlemine.
Mehlika Sultan’a âşık yedi genç
Seneler geçti, henüz gelmediler;
Mehlika Sultan’a âşık yedi genç
Oradan gelmeyecekmiş dediler!..
. Mihrâbâd
Münir Nurettin Selçuk (Bu Hülyalar Diyarında)
(“Bu Hülyalar Diyarında” isimli şarkının içinde bir bölümdür.)
Mev’id-î mehtâba sâz açmış gümüşten şâhrâh,
Şeb nedir Körfez’de Mihrâbâd’dan görmüş o mâh,
Mevkib-î zevrakla gelmiş faslı-ı Sultânî Yegâh,
Şeb nedir Körfez’de Mihrâbâd’dan görmü ş o mâh.
(…)
. Mohaç Türküsü
Koro (Bizdik O Hücumun Bütün Aşkıyle Kanatlı)
Bizdik o hücumun bütün aşkıyle kanatlı;
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!
Fethin daha bir ülkeyi parlattığı gündü;
Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.
Gül yüzlü bir afetti ki her pusesi lale;
Girdik zaferin koynuna, kandık o visale!
Dünyaya veda ettik, atıldık dolu dizgin;
En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin!
Bir bir açılırken göğe, son def’a yarıştık;
Allaha giden yolda meleklerle karıştık.
Geçtik hepimiz dört nala cennet kapısından;
Gördük ebedi cedleri bir anda yakından!
Bir bahçedeyiz şimdi şehitlerle beraber;
Bizler gibi ölmüş o yiğitlerle beraber.
Lakin kalacak doğduğumuz toprağa bizden
Şimşek gibi bir hatıra nal seslerimizden!
. Nazar
Aylin Şengün Taşçı (Nazar)
Melahat Pars (Gece Leyla’yı Ayın On Dördü)
Gece, Leyla’yı ayın on dördü
Koyda tenha yıkanırken gördü.
“Kız vücudun ne güzel böyle açık!
Kız yakından göreyim sahile çık!”
Baktı etrafına ürkek, ürkek
Dedi:”Tenhada bu ses nolsa gerek?”
“Kız vücudun sarı güller gibi ter!
Çık sudan kendini üryan göster!”
Aranırken ayın olgun sesini,
Soğuk ay öptü beyaz ensesini,
Sardı her uzvunu bir ince sızı;
Bu öpüş gül gibi soldurdu kızı.
Soldu, günden güne sessiz, soldu!
Dediler hep: “Kıza bir hal oldu!”
Ta içindendi gelen hıçkırığı,
Kalbinin vardı derin bir kırığı.
Yattı, bir ses duyuyormuş gibi lal.
Yattı, aylarca devam etti bu hal.
Sindi simasına akşam hüznü,
Böyle yastıkta görenler yüzünü,
Avuturlarken uzun sözlerle,
O susup baktı derin gözlerle,
Evi rüzgar gibi bir sır gezdi,
Herkes endişeli bir şey sezdi.
Bir sabah söyledi son sozlerini,
Yumdu dünyaya ela gözlerini;
Koptu evden acı bir vaveyla,
Odalar inledi: “Leyla! Leyla!”
Geldi koy kızları, el bağladılar…
Diz çöküp ağladılar, ağladılar!
Nice günler bu seametli ölüm,
Oldu çok kimseye bir gizli düğüm;
Nice günler bakarak dalgalar,
Dediler: “Uğradı Leyla nazara!”
. Ömür
Çiğdem Yarkın (Bir Merhaleden Güneşle Deryâ Görünür)
Tacettin Uygun (Bir Merhaleden Güneşle Deryâ Görünür)
Bir merhaleden güneşle deryâ görünür,
Bir merhaleden her iki dünyâ görünür,
Son merhale bir fasl-ı hazandır ki sürer,
Geçmiş gelecek cümlesi rü’yâ görünür.
. Özleyen
Melihat Gülses (Gönlümle Oturdum da Hüzünlendim O Yerde)
Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde,
Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde!
Dağlar ağarırken konuşurduk tepelerde,
Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde!
Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi,
Hulyâ gibi yalnız gezinenler köye indi,
Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi,
Gönlümle, hayâlet gibi, ben kaldım o yerde.
. Perestiş
Münir Nurettin Selçuk (Ey Nâz-ü İşve Velvele-î Şân Olan Sana)
Ey nâz-ü işve velvele-î şân olan sana
Ömrünce mest olur nice hayrân olan sana
Fevvâre ka’r-ı havza düşer şermsâr olur
Baktıkça gülsitanda hırâmân olan sana
Her âh bir hitâb idi körfez’de dün gece
Bin mâh içinde bir meh-i tâbân olan sana
Her cevr her cefa yaraşır hüsn ü ânına
Bîdâd kıl keremse de şâyân olan sana
Tavsîfi mûsıkîye bırakmak diler Kemâl
Bulmaz lisanda nağme senâ-hân olan sana
. Rindlerin Akşamı
Tarkan (Rindlerin Akşamı [Dönülmez Akşamın Ufkundayız])
Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece.
Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince,
Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.
. Rindlerin Ölümü
Meral Uğurlu (Hafız’ın Kabri Olan Bahçede Bir Gül Varmış)
Hafız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şiraz’ı hayal ettiren ahengiyle.
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.
. Rubaî
Meral Uğurlu (Çepçevre Bahar İçinde Bir Yer Gördük)
Çepçevre bahar içinde bir yer gördük
Ferhad ile Şirin’i beraber gördük
Baktık geceden fecre kadar ellerde
Yıldızlara yükselen kadehler gördük
Eslâf kapıldıkça güzelden güzele
Fer vermiş o neşveyle gazelden gazele
Sönmez seher-i haşre kadar şi’r-i kadîm
Bir meş’aledir devredilir elden ele2
. Rubaî
Selma Sağbaş (Yokmuş O Hayâl Ettiğimiz Âleme Yol)
Yokmuş o hayâl ettiğimiz âleme yol
Artık ne açıl ey gül-i ümmîd ne sol
Ey rûy-i zemin bu ye’simizden sonra
İster vîrân ol ister âbâdan ol
. Rubaî
Belgin Gök (Bilmem Kime Yahut Neye Uyduk Gittik)
Melahat Uğurlu (Bilmem Kime Yahut Neye Uyduk Gittik)
Bilmem kime yahut neye uyduk gittik
Gâhî meye gâhî neye uyduk gittik
Erbâb-ı zekâ riya-yı mezhep bildi
Bizler dil-i divâneye uyduk gittik
. Rubaî
Yorum?
Her rind bu bezmin nedir encâmı bilir,
Dünyamızı nâgâh zalâm örtebilir,
Bir bitmeyecek şevk verirken beste,
Bir tel kopar âhenk ebediyyen kesilir
. Sene 1140
Mine Geçili (Nev-bahâr-ı, Vuslatın Bassın Deyû İlk Âyına)
Nev-bahâr-ı, vuslatın bassın deyû ilk âyına
Bûseden pâ-bûş giydirdim o nermîn pâyına
Kasr-ı Sa’d-âbâd gül-zâr-ı hümâyûn-sâyına
Eyledim meh-tâbı da’vet hem düğün âlaayına.
(…)
. Ses
Serhat Songur (Ses)
Günlerce ne gördüm ne de kimseye sordum,
‘Yarab! hele kalp ağrılarım durdu!’ diyordum.
His var mı bu alemde nekahat gibi tatlı
Gönlüm bu sevincin heyecanıyla kanatlı
Bir taze bahar alemi seyretti felekte,
Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek’te,
Akşam!.. Lekesiz,,saf, iyi bir yüz gibi akşam!..
Ta karşı bayırlarda tutuşmuş iki üç cam;
Sakin koyu,şen cepheli kasrıyle Küçüksu,
Ardında vatan semtinin ormanları kuytu;
Bir neşeli hengamede çepçevre yamaçlar
Hep aynı tehassüsle meyillenmiş ağaçlar
Dalgın duyuyor rüzgarın ahengini dal dal.
Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal.
Bir lahzada bir pancur açılmış gibi yazdan
Bir bestenin engin sesi yükseldi boğazdan
(…)
. Sessiz Gemi
Hümeyra (Sessiz Gemi)
Müslüm Gürses (Sessiz Gemi)
Melahat Uğurlu (Artık Demir Almak Günü Gelmişse Zamandan)
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
. Söz Meydanı
Nezihe Asil (Zamân O Gül Gibi Gül Görmemiş Zamân Olalı)
Çağlar Fidan (Zamân O Gül Gibi Gül Görmemiş Zamân Olalı)
Zamân o gül gibi gül görmemiş zamân olalı
Gülün güzelliği dillerde destân olalı
Ne serve bakmadadır şimdi gözlerim ne güle
O şivekâr bu kaamette nev-civân olalı
Yegâne hüsn-i ilâhî odur Cemâlullah
cihana ahsen-i takvîm’den ıyân olalı
Mesâg olaydı eğer lâ-şerîke-leh derdim
naziri gelmedi âlemde hüsn ü ân olalı
O şuhu nazm ile tasvîr müşkil oldu Kemâl
Suhan rekaabeti meydân-ı imtihân olalı
. Süleymaniye’de Bayram Sabahı
Cinuçen Tanrıkorur (Süleymaniye’de Bayram Sabahı)
Artarak gönlümün aydınlıgı her saniyede
Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye`de
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.
Gecenin bitmege yüz tuttugu andan beridir,
Duyulan gökte kanad, yerde ayak sesleridir.
Bir geliş var!.. Ne mübarek, ne garib alem bu!..
Hava boydan boya binlerce hayaletle dolu…
Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir;
O seferlerle açılmış nice yerlerdendir.
Bu sükunette karıştıkça karanlıkla ışık
Yürüyor, durmadan, insan ve hayalet karışık;
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, ilahi yapıya.
Tanrının mabedi her bir tarafından doluyor,
Bu saatlerde Süleymaniye tarih oluyor.(…)
. Şarkı
Melihat Gülses (Gidelim Göksu’ya Bir Âlem-i Âb Eyleyelim)
Gidelim Göksu’ya bir âlem-i âb eyleyelim
Ol kadehkâr güzeli yâr olarak peyleyelim
Bize bu tâliimiz olmadı yâr neyleyelim
Ol kadehkâr güzeli yâr olarak peyleyelim
. Şarkı
Belgin Gök (Dalgın Geceler El Ele Geldik Yarınızda)
Dalgın geceler! El ele geldik yarınızda,
Sallandık o şen kızla salıncaklarınızda
Hummalı denizlerden esen rüzgarınızda
Sallandık o şen kızla salıncaklarınızda.
Ben gün gibi yorgun, o sebular gibi ince,
Birdenbire düşdük gibi bir gizli sevince;
Gezdik yürüdük yan yana rüzgarlar esince,
Sallandık o şen kızla salıncaklarınızda
. Şarkı
Hamiyet Yüceses (Kalbim Yine Üzgün Seni Andım da Derinden)
Ziya Önder Doğanay (Hazan Bahçeleri)
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!3
(…)
. Şarkı
Burcu Göktürk (Ey şimdi ela gözleri süzgün sesi şakrak)
Şen şarkıların durduğu bir lâhza kenarda
Yâdet ki seviştikdi ilahi Adalarda
İçlen! Soğuk ellerle hazin alnını sar da
Yâd et ki seviştikdi ilahi Adalarda
Ey şimdi ela gözleri süzgün sesi şakrak
Kumral saçın üstünde görürsen iki üç ak
Çık kuytu hıyabanlara al bir kuru yaprak
Yad’et ki seviştikti İlahi adalarda
. Şarkı
Çiğdem Yarkın (Dün Kahkahalar Yükseliyorken Evinizden)
Dün kahkahalar yükseliyorken evinizden
Bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden
Gönlümle uzaklarda bütün bir gece sizden
Bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden
Dün bezminizin bir ezeli neş’esi vardı
Saz sesleri ta fecre kadar körfezi sardı
Vakta ki sular, şarkılar inlerken ağardı
Bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden
. Şerefâbâd
Yorum?
O şûh ağlar bugün Kasr-ı Şerefâbâde geldikçe
O nûşânûş demler hâtır-ı nâşâde geldikçe
Ne cûşân-ı şerab u lâle bir devr-i bahârıydı
Ki hâlâ çeşmeler pür-hûn olur her yâda geldikçe
Gülerdi taht-ı zerrin üzre Cem gülşende güllerle
Sebû-endâm sâkîler elinden bâde geldikçe
Dururdu rindler dem-beste ney dem-beste vecdinden
Ağaçlıklarda bülbül dûrdan feryâda geldikçe
Görür meclisde tıfl-ı nâz iken timsâlini nâzân
Kadeh ber-kef huzûr-ı Hazret-i Dâmâda geldikçe
Hayâlinden bakar pûşîde-i evrak olan havza
O şûh ağlar bugün Kasr-ı Şerefâbâda geldikçe
. Telâkki
Hasan Eylen (Yollarda Kalan Gözlerimin Nûrunu Yordum)
İbrahim Suat Erbay (Yollarda Kalan Gözlerimin Nûrunu Yordum)
Yollarda kalan gözlerimin nûrunu yordum,
Kimdir o, nasıldır diye rüzgârlara sordum,
Hulyâmı tutan bir büyü var onda diyordum,
Gördüm: Dişi bir parsın elâ gözleri vardı.
(…)
. Veda Gazeli
Meral Uğurlu (Ömrün Şu Biten Neşvesi Tam Olsun Erenler)
Ömrün şu biten neşvesi tam olsun erenler
Son meclisi câm üstüne câm olsun erenler
Şükranla veda ettiğimiz câm-ı fenâya
Son pendimiz ahlâfa devam olsun erenler
Dünyada bu iksir ile mes’ûd olan ervah
Ukbâda da sermest-i müdâm olsun erenler
Câizse harâbât-ı ilâhîde de her şeb
Yârân yine rindân-i kirâm olsun erenler
Tekrar mûlâki oluruz bezm-i ezelde
Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler
. Vuslat
Nur Yoldaş (Vuslat)
Radife Erten (Bir Uykuyu Cananla Beraber Uyuyanlar)
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,
Görmezler ufuklarda şafak söktüğü anı.
(…)
. 26 Ağustos 1922
Mehter (26 Ağustos Marşı)
Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi.
Senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbi.
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.
Besteleyeceğiniz şiirler Yahya Kemal gibi büyük bir şaire ait olunca bazı şiirler için farklı makamlarda birden fazla beste yapılmış haklı olarak. Her şiir için hemen altına bir video eklemek isterdim ama bu, yazıyı gereğinden çok daha uzun hâle getirecekti. Vazgeçtim. Diğer yazılarda olduğu gibi tek bir çalma listesi ile yetindim yine. Tabi bu listeye farklı makamlarda olan besteleri de dâhil ettim. Toplamda 47 şiir, 57 beste yer alıyor yazıda. Daha önceki bir yazımda tarihçi Yılmaz Öztuna’nın verdiği bilgilere dayanarak Yahya Kemal’e ait bestelenmiş 58 şiiri olduğunu aktarmıştım. Bu rakamın bir birinden farklı şiirler mi yoksa farklı besteler mi olduğunu merak ettim açıkçası.
Daha önceki yazılarımda Ahmed Arif‘in, Cahit Sıtkı Tarancı‘nın ve Attila İlhan‘ın bestelenmiş şiirlerini de liste halinde sunmuştum. Eğer bestelenmiş şiirleri merak ediyorsanız besteli şiirler kategorisini de inceleyebilirsiniz.
Yarabbi, ne kadar da çokmuş. Tevellütüm çok yetmiyor kanımca benim içlerinden tek bildiğim Akıncı çıktı.
Bunlar benim bulabildiklerim. Fazlası vardır diye düşünüyorum.
Tevellüdünüz nedir bilmiyorum ama “Sessiz Gemi”yi okumuş veya duymuş olmalısınız. Yine aynı şekilde “Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç” dizesiyle başlayan şarkıya da kulağınız aşina olmalı diye düşünüyorum.
Onları herkes biliyor diye saymadım. 🙂 Tevellütüm 30 efenim.
Gençsiniz, ne güzel!
Nice güzel yıllarınız olsun inşallah. 🙂
Hepimizin inşaallah, marifet genç olmakta değil, genç hissetmekte diye düşünüyorum. 🙂
Sayin Bir Edip, mustesem bir calisma yapmissiniz, ellerinize saglik. Size gozunuzden kacan bir sey soyleyecegim ve nasil olmus diyeceksiniz. Cok dikkati ceken bir eksiklik (Dede) Suleyman Erguner tarafindan Dumlupinar Denizalti sehitlerimiz icin cok guzel bir Ussak sarki olarak bestelenmis olan “Omrun su biten nesvesi tam olsun Erenler”. Youtube’de Meral Ugurlu ve Ahmet Ozhan dahil pek cok sanatcinin yorumlari da bulunuyor. Yahya Kemal’i memnun eden sadece iki besteden birisi oldugu soylenir. Tekrar cok tesekkurler bu essiz derleme icin.
Bilgi için teşekkür ederim MimTev.
Bahsettiğiniz besteyi de listeye dâhil ettim. Siz de kabul edersiniz ki bütün şarkıları bilmem mümkün değil. İnternet ortamından derleyebildiğim kadarı ile bir liste oluşturdum. Sizin gibi vefalı okuyucuların uyarıları ile daha güzel ve sağlam listelere ulaşacağımızı düşünüyorum. Ki bu hâliyle bile listenin eksik olduğunu biliyorum. Ama elimizden gelen budur.
Şiiri ararken internette bu bestenin şairden izinsiz -hatta şiiri herhangi bir yerde yayımlanmadan- yapıldığı bilgisine ulaştım. Sermet Sami Uysal’ın, “Yahya Kemal’le Sohbetler” adlı eserinde anlattığı yazılmış. Gerçeklik payı nedir bilmiyorum tabi. Kitap adı verildiğini göre doğrudur diye düşündüm. Bestekârlar ile şairlerin kavgası her dönemde yaşanmış demek ki. :))