Sevgili Tuğçe,
Öğretmen odalarında yazılmış / yazdığım hatıralarım yok benim. Yazı yazmak biraz özel bir iş. Ali Çolak der ki: “Yazarken biri gelip bilgisayar ekranına göz atacak olsa donup kalırım. Yazmanın bir mahremiyeti olduğuna inananlardanım ben. ‘Doğum’ esnasında kimse görmemeli ne yazdığımı ve nasıl yazdığımı.”
Bu yüzden ders aralarında gelen hatıra defterlerini geri çeviriyorum. Ayaküstü birkaç satır karalamak yazıya ihanet gibi geliyor. Hem yazana ve yazılana ihanet gibi derin çağrışımları var bunun. En çok da hatıralara ihanet olur bu.
Başarı dilemekten öte anlamı olmalı yazılanların. Geçmiş, bir film şeridi gibi geçmiyorsa gözlerimizin önünden, hatırlanacak ve yazıya geçirilecek ne çok anı var demiyorsak, hüzün ince bir sızı gibi gelip oturmuyorsa kalbimizin baş köşesine… Elbette ayaküstü yazılabilir yazılar. İmla ve noktalaması ilkokul çağında kalmış, manası eh biraz liseli olabilmiş cümleler kurarak anlatacaksak meramımızı, bu çaba niye? Bir cümle ve bir imzadan ibaretse bütün yazı, sayfaları kirletmeye kimin hakkı var? Sonuçta deli bildiğini okumaya devam edecek. Bırakalım herkes bildiği gibi yazsın.
Bu satırların nerede ve nasıl yazıldığı hep meçhul kalacak. Sen bilmeyeceksin, başkaları hiç bilmeyecek. Yazar da anlatmayacağına göre bilinmeyen zamanların yazıları olarak kalacak bunlar. Hoş, bilinse ne olacak!
Sen ne beklemiştin, ben ne yazdım? Başarıya dair birkaç güzel özdeyiş… Hayat yolunda kırık dökük birkaç nasihat… Sevgiye, mutluluğa dair güzel birkaç satır (güzelliği ve olabilirliği henüz sınanmamış)… Hiçbiri yok. Varsa yoksa yıllardır tekrar edile edile kanıksanmış üç beş hicranlı ifade. Yapış yapış bir hüzün. İstesen de istemesen de tadacaksın ve üzerinde lekesi kalacak. Hangi unutma yöntemlerini uygularsan uygula, çıkmayacak üstelik. Hüzün lekesi…
Hatır defterlerine en çok yakışan lekedir bu. Bazılarına sadece damlamıştır, hissedilmez. Bazıları hüzne batırılmış gibidir, sıksan hüzün damlar, kurutsan hüzün kokar.
Çok söz yorar insanı, yorar kalemi. Bir ara getir defterini ona da hüzün damlasın. Yakışacak. Olur da bir gün -bu lekeyi- çıkarmak istersen işe yarar mı bilmiyorum ama üstüne birkaç damla gözyaşı dök.
Çıkarsa haberim olsun!