Epey zamandır yazmak gelmiyor içimden. Bundan dolayı blog atıl kaldı. Bestelenmiş Şiirler dizisi de kaderine terk edildi. Şiirden şarkıya dönüşmüş ne güzel metinler vardı oysa yazılara misafir edeceğim. Üç aya yaklaşıyor neredeyse. Silah zoruyla kendime yazı yazdırıyorum desem yeridir. “Yazmadan nereye kadar?” sorusunu sordum kendime. Baktım, bir yere çıkmıyor bu yol, sarıldım kaleme (siz ona klavye deyin). Şairin kavlince “Şarkısız, şiirsiz, resimsiz bir dünyaya dökülür / Kanatları kırılan türküler…”1 dememek için buradayım.
İçindekiler
Yılmaz Odabaşı – Ey Hayat
“Ey hayat…” dizeleri ile başlar şiir, sanki yaşanamamış hayatlara bir sitem gibi. Günümüz şairlerinden biri Yılmaz Odabaşı. Ey hayat şiiri Onur Akın tarafından seslendirilmiş. Şair şiirini Tekirdağ’da hapishanede yazar. Bir mahpusluk şiiri olması bakımından kayda değer.
(Ey hayat,
sen şavkı sularda bir dolunaysın
Aslında yokum ben bu oyunda,
Ömrüm beni yok saysın…)
Yaşam bir ıstaka;
gelir vurur ömrünün coşkusuna.
Hani tutulur dilin,
konuşamazsın…
Tırmandıkça yücelir dağlar.
Sen mağlupsun, sen ıssız.
Sesinde çığlıklar boğulur ama
bağıramazsın.
Eloğlu sevdalardan dem tutar,
aşk büyütür yıldızlardan;
senin düşlerin yasak,
dokunamazsın.
Birini sevmişsindir geçen yıllarda.
Açık bir yara gibidir hâlâ.
Hâlâ ne çok özlersin onu,
ağlayamazsın…
Yolunda köprüler çürür.
Sesin, sessizlik sanki bir uğultuda.
Savurur hayat kül eyler seni,
doğrulamazsın!
Yapayalnız bir ünlemsin
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda.
Her şey çeker ve iter,
anlatamazsın…
Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın…
Yazdırmalısın mezar taşına:
Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın.
Aslında hiç olmadım ben bu oyunda.
Ömrüm beni yok saysın…
Ziya Osman Saba – Bir Oda, Bir Saat Sesi
Ziya Osman’ı, Cahit Sıtkı Tarancı‘nın iki güzel dizesiyle hatırlarım hep: “Gözlerimi kapatıp bil diyecek birisi / Bir mahşer ortasında şaşırıp kalacağım.” Şiir Osman Saba’ya itiraf edilmiştir. Cahit Sıtkı kadar büyük bir şairdir Osman Saba. İlginçtir Cahit Sıtkı bilinir, Ziya Osman bir köşede kalmıştır.
Bir oda, içinde bir saat sesi
Hayatın sırtımdan giden pençesi,
Ve beni maziye götüren bir el,
Eski günlerimiz, sessiz ve güzel…
Bulduğum kayıplar, her günkü yerin,
İşte konsol, ayna, köşe minderin,
Seccaden, tesbihin, namaz başörtün.
Bir şey değişmemiş, sanki daha dün.
Yine ortancalar altı camının,
Dışarda sükûnu yaz akşamının,
Bahçemiz sulanmış, ıslak her çiçek.
Kapı çalınacak, babam gelecek…
Murathan Mungan – Olmasa Mektubun
Hepimizin bildiği bir şarkının sözlerinin bir şiir olduğunu daha öğreneceksiniz şimdi. Bir ayrılık şarkısı söylenen. Eski zamanların aşklarını ve hasretlerini iletme aracı olan mektuplar nerede şimdi? İletişim hızlandıkça aşklar da hızlı yaşanıp bitiyor sanırım. Bir güne kaç aşk sığdırıyor şimdinin gençleri! Aşk mı o?
Olmasa mektubun
Yazdıkların olmasa
Kim inanırdı
Senle ayrıldığımıza
Sanma unutulur
Kalp ağrısı zamanla
Her şeyi unutarak
Yaşanır sanma
Neydi bir arada tutan şey ikimizi
Birleştiren neydi ellerimizi
Bırak bana anlatma imkansız sevgimizi
Sevmek birçok şeyi göze almaktır
Baksana geçmişe
Ne çok anıyla yüklü
Nerde o taverna
Nerde sinema
Harcanmış zamanla
Yeniden yaşanmaz ki
Geç kaldıktan sonra
Arama boşa
Bahaettin Karakoç – İlkyazda
Aynı soy ismi taşıyan üç şair vardır edebiyatımızda. Bunlardan Bahattin Karakoç ve Abdurrahim Karakoç kardeştir. Diğer şair Sezai Karakoç’un sadece soy isim benzerliği vardır. Abi şair Bahattin Karakoç hayattadır. Allah uzun ömür versin. Onun bir bahar coşkusu içinde kıpır kıpır bir şiiridir bu. Ve öyle tedirgin biter ki siz hep korkarsınız bir sevgiliyi incitmekten, susturmaktan: “Sen sustuğun vakit ilk yaz yok artık / Bereket de biter, sevda da biter / Birden çöküverir kış ve karanlık”
Sen bir şarkıyı yorumlarken
Ayaklarım yerden kesilir benim
Yedi kat göklerde dolaşırken,
Başım bir yıldıza çarpar
Akkor kesilir bedenim…
Sen bir şiiri yorumlarken
Bense gök kuşağına binerim
Yüreğim kıpır kıpır bir kuştur artık!
Dağın, vadinin üzerinde
Yağmurla yarış ederim…
Sen bir resmi yorumlarken
Boyalar canıma karışır benim
Figürler egemen zaman ve mekâna
Yer-gök türkü çiçeğidir
Yeşerten sensin güzelim…
Sen sustuğun vakit ilk yaz yok artık
Bereket de biter, sevda da biter
Birden çöküverir kış ve karanlık
Şarkısız, şiirsiz, resimsiz bir dünyaya dökülür
Kanatları kırılan türküler…
- Bahaettin Karakoç, İlkyazda ↩︎