Bilinmeyen Şiirler: Nurullah Genç – İçim İçime Sığmıyor

Sanal şiir defterim biraz ağır aksak olsa da yeni şiirlerle güzelleşmeye devam ediyor. Bu yazı dizisine başlarken asıl amacım kalemle doldurduğum iki defterdeki şiirleri buraya aktarmaktı. Çünkü o defterlerdeki şiirler “hiç bilinmeyen şiirler”den oluşuyordu. Yine biliyorum ki oradaki şiirlerin pek çoğu internet ortamında bulunamayacak şiirlerdi. Bazen aklıma gelen bir şiiri arıyorum internette, bulamıyorum. Bir gün o defterlerdeki bütün şiirleri buraya aktaracağım. Ne zaman olur bu? Olur bir gün. Bahaettin Karakoç‘un ifadesiyle “Takvim sorup hudut çizdirme bana.” Yazacağım diyorum “On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana.“

Bir hedef koymuştum kendime. En az elli farklı şairden elli şiir yayımladıktan sonra şairlere tekrar sıra gelecekti. Yani şairleri hemen yinelemek istemiyordum. Bu karardan vazgeçtim. Çünkü karşıma çıkan güzel bir şiiri size sunmak için bu kadar beklemek şairlere ve şiirlere haksızlık olacaktı.

Bir başka husus da bazı şiirlerin internet ortamında katledilmiş olmasına dayanamıyorum. Aşağıdaki şiir geçen gün Twitter’da yeniden karşıma çıkınca paylaşmak istedim. Google’a sorunca önce seslendirilmiş örneklerini getirdi karşıma. Birkaçını dinledim, güzel seslendirmeler var. Ama hiçbir seslendirme, şiirin aslına sadık kalmamış. Sanırım birisi bir yerden eksik bir şiir örneği bulup okudu. Sonra herkes aynı eksik şiiri okumaya devam etti. Şiir sadece antoloji.com adresinde var. Neyse ki orada düzgün bir metin paylaşılmış. Tabi ben şiiri oradan alıp paylaşmadım. Nurullah Genç’in yıllar önce aldığım Rüveyda kitabına müracaat ettim. Yıl -sanırım- 1997. Aşağıdaki metin kitaptan birebir aktarılmıştır. İmla her şeyi ile kitaptaki gibidir. Bu yönüyle antoloji.com sayfası da eleştirilmeli bence.

Okuyalım mı? Okuyalım ki bahar gelsin.

İçim İçime Sığmıyor

havanın dumanlı
vaktin dar olduğu bir zamanda
bu sözü bir gül gibi bıraktın yüreğime:
“İçim içime sığmıyor!”
şimdi sana dâirim
ölesiye tutkulu
ölesiye şâirim

tarihe gömüyorum acıyı ve ölümü
yenilgiyi zafer şarkılarına
çünkü sen geldin; kumrular geldi
içim içime sığmıyor
umurumda mı sanki ayrılık trenleri
ay tutulması, rasathaneler
aşkın değerini düşüren darphaneler
başbakanın amerika evleri
umurumda mı sanki

sen geldin; çöllere yağmurlar geldi
bana göre değil küba’nın çiçekleri
yeni bir skandal senaryosunda
şaşkın bir ingiliz prensesinin
yıkılan hayalleri

bana göre değil kavga
uygarlığın kriz noktalarında
gurbet kokan bir hayatım var benim
93 harbinden kalma sokaklarında
ikindi sonrası sirenler çalar
eritir dağların kirli karını
susuz bir denizde hırçın dalgalar
deler karanlığın kulak zarını

sen geldin; vefakâr duygular geldi
yakamozlar oynaşıyor sularda
benim de sırlara ermek çağımdır
buzlar vâdisinde bir gelin, sevda
sevda benim özgül ağırlığımdır

sen geldin; güvertelere
umut yükleyip boşaltan gemilerin
hindistan cevizi kırdığı limanlarda
ermiş kaptanlara muhabbet duyan
meczup tayfalar geldi
içim içime sığmıyor
çünkü hem sen geldin; hem bahar geldi

Nurullah GENÇ

Dünyanın pek çok yerinde devam eden savaşlara bir yenisi daha eklendi. Rusya, Ukrayna’ya saldırdı. Kim haklı, kim haksız beni hiç ilgilendirmiyor. Olan çocuklara ve kadınlara -daha özelde annelere- oluyor. Haberlere yansıyan acılara gözünüzü, kulağınızı ve dahi kalbinizi açarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Böyle, savaşların kol gezdiği bir zaman diliminde şiirle bir nebze olsun güzelleştirebilirsek dünyamızı ne âlâ. Değilse cehennemi yaşamaya devam edeceğiz.

Gel artık, yine içim içime sığmasın. Sen gel ki bahar da gelsin!