Kavilnâme
Bir salkım söğütün yere değen ince dalları gibi
Hani ellerini hiç çekmeyecektin benim üstümden?
Has çiçekli yaylak bulmuş bir arı gibi
Gözlerin, gözlerimden balözü sağacaktı,
Yel esse, bulut kıpırdasa mutluluk yağacaktı
Mut şöyle dursun bu karanlıkta
Ellerin, gözlerin hani?
Hani iyi günde, kötü günde
Sevgin tek katık olacaktı ömür ekmeğime,
Sesin kanatlarım olacaktı sessizlik denizini geçerken
Kokun tek konalgam olacaktı hasret dağını aşarken
Ben senden gayrisini almadım yüreğime
Hangi toprağı avuçlasam daha kepir
Sevgin, sesin, kokun hani?
Işıktan bir düğüm atıp yüreğime
Bu düğüm çözülmez demiş, güven vermiştin
Bir çift atın çekeceği aşk arabasını
Tek at çekiyor şimdi sapa yollarda
Suskunluk yalnızlığın kırık sazı
Senin yüreğin hani?
Hani ne kazansak bölüşecektik;
Bir bıçak ağzı acı, bir kaşık dolusu kan veya mutluluk?..
Dün akşam bir yıldız kaydı uzaklara, ben seni düşünürken
Nereye, kim için bu sonu meçhul yolculuk?
Bir yerlere yağmur yağıyor, duyuyorum,
İçimde şimşekler balkıyor, biliyorum
Bizim kavlimiz hani?
Kavlimiz sonsuzlukla sınırlıydı,
Zaman üstüneydi bembeyaz yeminlerimiz
Hangi hoyrat bıçak bu eti kemikten sıyırdı,
Hangi yangınlarda kaldı kavilnâmemiz?
Parmak izleri de bizim, bu imzalar da
Hani bu kalıplar ötesine taşan dünyamız
Ölümle sınırlı vefa hani?
Bahaettin Karakoç
Bir yanıt yazın