Bilinmeyen şiirler için defterimi açtığımda karşıma Arif Nihat Asya‘nın Yalan şiiri çıktı. Şiiri buraya aktarırken bazı ifadelerin defterime hatalı geçirilmiş olabileceğini düşündüm. Hemen Google bu konuda bana bir bilgi verir mi diye araştırmaya başladım. Sağ olsun beni kapısından boş döndürmedi. Oradan edindiğim bilgileri önce kendim sonra sizin için buraya aktarıyorum. :))
Aşağıda okuyacağınız metin yazarın 1930 yılında yayımladığı “Yastığımın Ruyası” adlı kitapta yer alıyor. Kitabın orijinal fotoğraflarına bakmak isterseniz bağlantıyı takip edebilirsiniz. Otuz sayfa civarında küçücük bir eser bu. Yazarın ilk eserlerinden biri. Edebiyatta bir dönem kendisine yer bulmuş “mensur şiir” türünde yazılmış. Araştırmaya devam ederken Süleyman Demirel Üniversitesinde Yasemin BAYRAKTAR ve Cafer GARİPER‘in bu eserle ilgili olarak “Arif Nihat Asya’nın Yastığımın Ruyası Üzerine Bir Okuma” adıyla bilimsel bir çalışma yayımladıklarını gördüm. Hem Arif Nihat Asya hakkında bilgi edinmek hem de mensur şiir (düzyazı şiir) kavramına açıklık getirmek için yazıdan küçük alıntılar bırakacağım aşağıya.
Ara Nesil yazarlarının kaleminde ilk ürünleriyle karşılaşılan düzyazı şiir, Servet-i Fünûn mensuplarınca ve II. Meşrutiyet dönemi yazarlarınca ilgi duyulan düzyazı ile şiir arasında bir ara tür olarak kendini gösterir. Cumhuriyet’in erken yıllarında önceki döneme göre düzyazı şiirin gücünü nispeten kaybettiği söylenebilir. Böyle bir sırada Arif Nihat Asya, düzyazı şiir özelliği taşıyan küçük kalem denemelerinde bulunur.
Şiirde düzyazıya özgü söyleme, düzyazıda ise şiirsel bir söyleme yaslanan Arif Nihat Asya’nın bu iki türün özelliklerini bünyesinde barındıran düzyazı şiire gitmesi tabii karşılanmalıdır.
Arif Nihat’ın Yastığımın Ruyası yayımlandığı yıl hakkında bir yazı kaleme alan Ahmet Hamdi [Tanpınar], Yastığımın Ruyası’nı büyük bir yenilik ve başarı olarak karşılar. Görüş’te çıkan “Yastığımın Rüyası” başlıklı söz konusu yazısında o, şunları söyler: “Mensur şiirleri ihtiva eden bu küçük kitap, bizde hâlis san’at (art–pur) sahasında yapılan ilk teşebbüstür. Hiçbir gaye göstermeksizin, yalnız gergin bir şuurun bir nevi oyununu temsil eden bu minicik kitap, sanat için sanat tezini ‘impressionisme’ tezine yaklaştıran bir muvaffakiyettir. (…) Mamafih Arif Nihat, kendisine mahsus yazışı ve duyuşu olan orijinal bir sanatkârdır. Halı, Körler, Son, Bebek gibi nefis parçaları ihtiva eden Yastığımın rüyası, eskiyi gevelemekten yorulan dimağımıza fantezist bir çeşni getirmektedir. Küflü bir romantizme ve şekle bürünen ruhlara bu kitap, büyük bir ders ve yeniliğe susamış ruhlara da büyük bir ümittir.”
1924’te çıkan şiir kitabı Heykeltıraş’tan sonra ikinci kitabı Yastığımın Ruyası’nda Arif Nihat, şiir sanatındaki duyarlılığa yaklaşan bir algıyı dile getirir. Düzyazı sahasındaki bu ilk kalem tecrübelerinde şâirânelik ile nükteyi kaynaştırmaya çalıştığı; rüyayı ve hayal unsurlarını sıkça kullandığı; mübhem, kısa, büyük bir emek harcamadan yazılmış intibaını veren yazıların daha fazla olduğu ‘hazırlık devresi’nin izdüşümlerini sergiler. Yüz kelimenin altında, çoğu kırk ile altmış kelimeden kurulu bu düzyazı şiirler, belirli bir ahenge ve ondan da önemlisi zekâ oyununa ve çarpıcı söyleyişe bağlı metinler olarak belirir.
İlk düzyazı kitabı olan Yastığımın Ruyası’nda Arif Nihat, biraz da fantastik zihnin beslediği, yer yer zekâ oyununa dayanan esprili/nükteli söyleyişlere yönelir. Kimi zaman karşılıklı söyleşmeleri içinde barındıran ve düzyazı şiir olarak değerlendirilegelen bu metinler, küçürek öyküye yaklaşan özellikleriyle belirginleşir. Ritmik söyleyişi ve kısa biçimiyle düzyazı şiirin, kimi zaman küçürek öykünün sınırları içerisinde değerlendirilmeye müsait yapı gösterir. Yastığımın Ruyası, genç bir yazarın dili kullanmasındaki incelikleri göstermesi, sosyal davalardan ve ideolojilerden uzak olması, öğretici iletisinin bulunmaması, sanat merkezli bir anlayış çevresinde şekillenmesi bakımından ilgi çekici bir metin koleksiyonunu içinde barındırır.
Hasılı, şiir defterime yıllar önce aldığım bir metnin aslında bir mensur şiir olduğunu öğrendim bugün. Son dönemde merak sardığım küçürek öykünün ilk örneği olabilecek metinlere de rastlamış oldum. Güzel bir çalışma oldu benim için. Sanalda gezinirken “Sevdiğiniz işi yapın!” cümlesini okuyunca koşarak bilgisayarın başına geçmiştim. İyi ki bu cümlenin peşine takılmışım. Haydi öyleyse, siz de sevdiğiniz işi yapın!
Yalan
-“Saçların neden böyle darmadağın?” derlerse, ben ne cevap veririm?
-“Rüzgâr dağıttı.” dersin.
-Göğsümde tırnak ve pençe izlerini görürlerse?
-“Kedi tırmaladı.” dersin.
-Dudaklarımdaki lekeleri sorarlarsa ne yaparım?
-“Karadut yedim.” dersin.
-Ya yanaklarımdaki çürüklerden şüphelenirlerse?
-“Kuşlar gagaladı.” dersin yavrum, “Kuşlar gagaladı.” dersin.
Arif Nihat ASYA