You are currently viewing Yazmak ya da Yazmamak, İşte Bütün Mesele Bu!

Yazmak ya da Yazmamak, İşte Bütün Mesele Bu!

Yazmak bir tutkuydu benim için. Hâlâ öyle mi emin değilim. Blog yazılarına ara verdim yine. Sadece blog yazıları demek doğru olmaz, her tür yazıya ara verdim. Bestelenmiş şiirlerle ilgili çalışmalar duruyor bir köşede. Edebî türler hakeza; deneme, hikâye, şiir… Hepsi yetim kaldı.

Bu durumu son yıllarda çok fazla yaşıyorum. Tabi gerekçesini biliyorum: Okumazsan yazamazsın. Basit bir kural bu. Bardağı doldurmak lazım önce. Neredeyse yedi yıl oluyor KHK zulmü yaşanalı. O gün bu gündür kitaplardan çok uzağım. Bir ara elimin altındaydı hepsi ama okumak içimden gelmiyordu. Şimdi madden de yok kitaplarım. Yani bir dönem ben onlara uzaktım, şimdi onlar bana uzak, hem de çok uzak.

KHK demişken bir konuya değinmeden geçmek istemiyorum. KHK ile ihraç olmuş 22 yıllık bir öğretmenim ben. Geçen yedi yılı da sayarsam 29. yılımı çalışıyor olacaktım bugün. Blogda bu konuya pek yer vermedim. Bilerek yazmadım, yazmak istemedim. Şimdi üzerine basarak bir kez söylemek istiyorum. Okuduğunuz bir bloğun sahibinin KHKli olması sizde bir endişeye, bir korkuya sebep oluyorsa yazının devamını dahi okumadan gidebilirsiniz. Sizi anlarım. Yok, endişeden değil de fikren bu zulmü yapanlardan yana iseniz bir şey dememe gerek yok. Sizi anlamak için emek harcamıyorum. Kapı şurada.

Yarım yüzyılı geçmiş bir ömürde -çok şükür- kimseye minnet etmedim. Bugün de kimseye eyvallahım yok. Bu blog, siz okuduğunuz için var olmuş değil. Beğenen okur, faydalanmak isteyen okur. Okumayan hiç kimseye kırgınlığım olmaz.

Yazıya başlarken bunları yazmayı planlamamıştım ben. Ama yazı benim kontrolümden çıktı. Asıl konuya dönsem iyi olacak.

Yeni arayışlar, yeni yorgunluklar: sözlükler, sözcükler…

Ne yapıyorum bugünlerde? Yazıyorum. En baştaki cümlelerimi yalanlamak gibi olacak bu söylediklerim biraz. Kendime yeni bir yazı alanı buldum, onunla uğraşıyorum. Nedir o? Hani şu sanal ortamlarda adını sıkça duyduğunuz sözlükler var ya (Ekşi Sözlük, Uludağ Sözlük vb.), işte onlara benzer bir yapı oluşturuyorum. TDK’nin Türkçe sözlük dizinine olabildiğince sadık kalarak kelimelerin madde başı olacağı ve bu başlıkların altını aklıma estikçe dolduracağım bir eğlence. Tabi bahsettiğim sözlüklerdeki gibi çok yazarlı bir sözlük değil benimki. Sözlük denir mi bilmiyorum. Hani, sanalda bu tarz yapıların adı sözlük olduğu için sözlük diyorum.

Daha yolun çok başında bir fikir bu. Yaptıklarımı şimdilik siz göremiyorsunuz. Belli bir kelime ve gönderi sayısına ulaşınca bloğun ana sayfasında okuyucunun önüne çıkaracağım. Şimdilik şuradan bakabilirsiniz.

Amacımın ne olduğunu merak edenler olabilir. Özel bir sebebi yok yaptığım işin. Uzun yazılar yazmaktan bıktım. Bir iki cümlelik şeyler yazmak istiyor canım. Bunun için blogda ne yapabilirim diye epey düşündüm. Aklıma gelen şeyi hemen yazabileceğim bir ortam olmalıydı. Yazacağım cümleleri uzun yazılara dönüştürmek istemiyordum.

Blogda bunun için ne yapılabilir diye araştırmaya başladım. Karşıma birkaç seçenek çıktı. Malumunuz olduğu üzere blog için WordPress altyapısını kullanıyorum. Hemen eklentileri araştırmaya başladım. Önce sözlük eklentilerine baktım. Aslında aradığım şey buydu ama bir kelime için farklı zamanlarda yeni tanımlar, anlamlar girmem gerektiğinde bu eklentiler işimi görmeyecekti. Vazgeçtim.

Sonra soru-cevap eklentilerine baktım biraz. Bunlar işimi -hemen hemen- görmüştü. Ama arayüzlerini beğenmedim. Güzel olanlar için ücret ödemem gerekiyordu. Bu yönüyle işime gelmedi. 🙂

En sonunda forum eklentilerine baktım. Olabildiğince sade bir eklentide karar kıldım. Kullandığım Asgaros forum eklentisini merak edenler inceleyebilir. Tabi bu seçimde en önemli etkenlerden biri eklentinin Türkçe desteğinin olmasıydı. Türkçe olmayan üç beş yeri de ben çevirdim. Hatta Türkçe olan bazı yerleri de sözlük yapısına uygun olsun diye yeniden düzenledim.

Hasılı ortaya oldukça sade bir sözlük arayüzü çıkardım. İlerleyen zamanda bunu ziyaretçilerin katkı sunmasına açık hâle getirir miyim bilmiyorum. Dediğim gibi şimdilik yolun başındayım. Zaman ne gösterir bilemem. Bu kadar emeğe değdi mi derseniz vereceğim cevap belli. Değmez mi? Çok keyif aldım uğraşırken. Üstelik sürekli gelişecek bir ortam oluşturdum kendim için. Bu blogdaki bütün yazıların ardındaki gizli güçle söyleyeyim: Kimse için bir şey yapmıyorum ki. Kendimi mutlu etmenin peşindeyim ben. Otuz yıldır bunun için yazıyorum. Bundan sonra da aynı amaca hizmet edecek yazdıklarım.

Yazıyı yayımlamak üzereyken aklıma geldi, buraya yazmazsam içimde kalırdı. Yazdım.

Biliyorsunuz -bilmiyorsanız da ben söyleyeyim- MEB, 2016-2017 eğitim öğretim yılında edebiyat müfredatına blog konusunu dâhil etti. Bana göre önemli bir gelişmeydi. O günlerde bahsetmiştim bundan. Böyle keyifli bir konuyu öğrencilere anlatmak kısmet olmadı. Ama ben bir önceki eğitim öğretim yılında dersine girdiğim bütün öğrencileri blog ile tanıştırmıştım. Kendi bloğumun altında açtığım bir blog adresi ile hepsine -biraz zorlama ile de olsa- yazı yazdırmış, yazılan yazılara yorum yapmalarını istemiştim. 250-300 yazarı olan bir bloğumuz vardı yani. Ve ben oradaki yazıların hepsini tek tek okuyup gençlere performans notu vermiştim. Edebiyat öğretmenlerinin yarışmalar için gelen eserleri bile okumaktan kaçtığı bir ortamda ben kendime fazladan iş çıkarmıştım sizin anlayacağınız.

Pişman mıyım? Tabi ki değilim. Gene olsa gene yaparım.

Demem o ki, valla kendimim diye söylemiyorum, devlet çalışkan bir öğretmenini kaybetti yıllar önce.

Beni bilgilendir
Bildirim seçiniz
guest
0 Yorum
Satır içi geri bildirim
Tüm yorumları gör