Sevgili Hülya,
Üçüncü yılına başladığımız tanışıklığımız içinde seni hep dürüst, saygılı, temiz, iyiliksever olarak gördüm. Ümidim odur ki bundan sonraki yaşantında bu iyi hasletlerini kaybetmeden -hatta onlara yenilerini ekleyerek- başarıya yürürsün.
Bir düşünür der ki: “Çözümün bir parçası olmayanlar problemin parçasıdırlar.” O halde ya çözüme yardımcı olup insanlara faydalı olacağız ya da problemin parçası olmaya devam edeceğiz. Sen bugüne kadar birinci kısımda yer aldın. Bundan sonra da aynı sınıf içinde kalmaya çalış.
İnsanlar dünyada hep mesut olmayı isterler. Bunun için de bütün güçleriyle çalışırlar. Sen de bunun için çalış. Ama önce şu hadisi unutma: “Mesut o kimsedir ki dünya onu terk etmeden önce o dünyayı terk etmiştir.” Bu hadis bize gösterir ki mutluluk aranması gereken asıl mekan burası değildir.
“Çok uzakta öyle bir yer var / O yerlere mutluluk var”1 diyen şairin anlatmak istediği de orası olsa gerek. İmtihan edildiğimizin farkındaysak, imtihan da biraz mihnet demekse, bu dünyadan çok fazla bir şey beklememeliyiz. Hayat, insan genç iken güzeldir. Hatta bu defterin sayfaları kadar tozpembedir. Yaşanılası bir yanı vardır hep.
Sonra biz geliriz, kargacık burgacık bir ömür sürer, tozpembe olan hayatı katran karasına çeviririz. Adına da kader deriz nedense!
Tanışıklığımız süresince sana -veya arkadaşlarına- öğretmenler olarak en iyiyi verdiğimiz inancındayım. Sizlere iyi adına, doğru adına, güzel adına bir şeyler öğrentebilmişsek ne mutlu! Sana hayatının bütün safhalarında başarılar dilerken ulaşılmaz hülyalarla vakit geçirmemeni isterim. Hülyaların adın kadar sana yakın olsun!
Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz2
Bu hatıra defteri yazısının altında 18 Ekim 1996 tarihi var. Birkaç gün sonra bu mektubun üzerinden tam 25 yıl geçmiş olacak. Mektubun muhatabı Hülya’ya bir kez daha teşekkür ediyorum. Önce bu mektubu bana ulaştırdığı için. Sonra 25 yıl boyunca kıymet verip sakladığı için.
Yirmi beş yıl önce ne söylemişsem bugüne gelinceye kadar aşağı yukarı aynı şeyleri söylemeye devam ettim. Düşüncelerim değişime uğramamış pek. Ama üslup için aynı şeyleri söylemek biraz zor. Bir öz eleştiri olarak söylemek gerekirse, bugün aynı mektubu benzer düşünceler etrafında yeniden yazacak olsam çok daha farklı cümleler kurardım.
Şenyurt Lisesi görev yaptığım ilk okuldu. İlk öğrencilerim orada. Öğrencilerimle birlikte öğretmenliği öğrendiğim okuldu orası. Mesleğimin acemiliği yani. Yirmi beş yıl önce öğrencim olmuş, şimdinin yetişkin insanlarına diyorum ki: Hakkınızı helal edin. Sizleri çok seviyorum.
Sen de düşüncelerini paylaş!