You are currently viewing Kısık Dudaklarımızda Acılı Türküler

Kısık Dudaklarımızda Acılı Türküler

Sevgili Lale,

Uzak sanılan günlerin; yağmurların sonunda, ağaçların meyveye durduğu yaz sabahlarının birinde başlayıvereceğini ta yüreğinde duyarak sarsıldın mı hiç? Eminim hiç düşünmemişsindir. İşte ortaokul bitti. Ve iki yılı acısıyla, hüznüyle, sevinciyle, umutlarıyla geride bıraktık. Yeni çiçeklenen bir ağaç gibiydiniz okula başlarken, oysa şimdi hazan mevsimindeyiz. Yaprak dökümü çoktan başladı bile: Önce Cemile gitti, sonra Gülistan, sonra Şükran… Ve dostlar bir bir ayrılıp gidecekler. Ama ayrılıklar üzmemeli insanı. Çünkü onlardan ne kadar uzak olursak sevgimiz o kadar fazlalaşacak.

Sizler benim ilk öğrencilerimdiniz. Bu yüzden Şenyurt Lisesini unutmam mümkün olmayacak. Ama iki yıl boyunca sizi ve diğer şubeyi yani 3A ve 3B sınıflarını daha candan sevdiğimi, değer verdiğimi belirtmek istiyorum. Siz hiçbir zaman bunun farkına varmadınız belki. İki sınıf içerisinde de benden yana memnun olmayan arkadaşlarınız vardı mutlaka. Bunlar çok gerilerde kaldı artık. Her şey çoktan hayal dünyasında yaşanmaya başladı bile. Bitimsiz coşkularla çektirilen resimlerde kaldı o anlar. Hani bin bir zorlukla parasını tamamladığınız fotoğraflar var ya! İşte onlar geçmişle olan bağlarınızı kuvvetlendirecek. Tam yaşanabilecek yerinde hayatın, araya ayrılıklar, uzaklıklar giriyor, kopuyorsunuz. Bir süre hatıra defterlerinizi baş ucunuzdan eksik etmeyeceksiniz. “Seni hiç unutmayacağım.” diyenlerin unuttuğunu, “telefonunu verirsen seni ararım” diyenlerin  …..1  olduğunu göreceksin ve diyeceksin ki “Keşke kendimi çoğaltabilsem. Çoğaltabilsem ve kendi yalnızlığımı yine kendimle paylaşsam.”

İşte bu aşamada Türkçe derslerini hatırlayacaksın. Hilmi Hoca’nın söylediklerini düşüneceksin. İnsanın en kolay benimsediği şeydi alışmak değil mi? Sonra insanlar yaşamaktan bıkmasınlar diye acıların yüzüne bir parça tebessüm çalınmamış mıydı?2  Bizim hedefimiz mutluluğu bulmak değil, aramaktı üstelik. Onun için, bir duvarın üstüne dal verip yaslanan hanımellerini görünce durup seyredebiliyor ve sevinçler içinde kalabiliyorsak, bir karanlığı birlikte paylaşarak, gün doğumlarında birlikte aydınlanarak sonu gelmez yorgunluklarımızı unutabiliyorsak, sokaklarda kolay yaşamanın sırları satılırken delik deşik gözlerimizde alınyazımızın ıslaklığı, kısık dudaklarımızda acılı türkülerimiz, sıkıntılarımızı gecelere vurarak ezan sesleriyle sabahlara koşabiliyorsak yarınlar mutlaka bizlerin olacaktır.

Sen adı üstünde Lale’sin. 2000’li yıllara dört kala, dünya devletleri içinde Türkiye olarak söz sahibi olabilmemiz için, senin gibi temiz, düzenli, çalışkan, dürüst, yapıcı, tutarlı, sevecen, insanları kırmaktan çekinen binlerce, yüzbinlerce Lale’ye, çiçeğe ihtiyacımızın olduğunu unutmamalısın!

Sana bundan sonraki yaşamında mutluluklar ve başarılar dilerken defterinin başında yazdıklarını unutmamanı isterim. Ümitlerin tükenmesin!

YARIN

Yarın şüphesiz mutlu olacağız.
Bugün ölmezsek.

Yarın arzularımıza ulaşırız
Bugün koşabilirsek.

Yarın
Kıvanç dağıtırız herkese
Eğer onu bugün bulabilirsek.

Şair terennüm etmez gamlı şiirlerini
Yarın.3

Bu blogda mektup başlığı altında yüzlerce hatıra defteri yazısı bulunduğunu sıkı okurlarım hatırlayacaktır. Bugün çok eskilerden kalmış hatıra mektup geçti elime. Hatıra defterindeki tarihe bakıyorum, içime tuhaf bir hüzün yerleşiyor. 16 Haziran 1996’da henüz meslekte ikinci yılımı doldururken kaleme almışım. Hey gidi yıllar… İkinci yılın sonunda yazdıklarım her neyse yirmi ikinci yılın sonunda yazdıklarım da aşağı yukarı aynı şeylermiş.

Hayatta hiçbir anın tekrar yaşanamıyor olması korkunç bir gerçeklik. Geçen anı ne durdurabiliyoruz ne de geri alabiliyoruz. Yaşlandıkça geçmiş kıymete biniyor. Üzerinden 27 yıl geçmiş bir mektubu hâlâ saklayan sevgili öğrencim Lale’ye de buradan teşekkür ediyorum.


  1. Hatıra defterinin fotoğrafı çok net değildi, buradaki kelimeyi okuyamadım. :)) ↩︎
  2. Ali Çolak’ın denemelerinden mülhem bir cümle. ↩︎
  3. Muhammed Salih’in şiiri. Bu mektubu yazdığım yıllarda şiir defterime aldığım bu şiirin şairini hiç merak etmemiştim bugüne kadar. Mektubu yayımlamaya karar verince şairin kimliği hakkında bilgi edinmek istedim. Karşıma aşağıdaki bilgiler çıktı. İyi yazarlar ve şairler hep sürgün hayatı yaşamak zorunda kalmışlar maalesef. Bu şiiri, nerede okuyup da defterime yazmıştım acaba? Şairini öğrenince bu bilgi daha önemli oldu benim için. ↩︎

Muhammed Salih kimdir? 

Muhammed Salih, sürgündeki Özbek muhalefet lideri, yazar, şair ve politikacı. İlk şiir denemelerini öğrencilik yıllarında yapar. Özbekistan’da Sovyet baskısına ve komünizme karşı edebi alanda bir mücadele başlatır. Gazetecilik, senaristlik ve 1988–1991 yılları arasında Özbekistan Yazarlar Birliği Başkanlığı yapar. Milletvekili seçilir. Siyasi dernekler kurar ve 1991’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kerimov’a karşı adaylığını koyar. 1992 yılında baskılar sonucu yurdunu terk etmek zorunda kalır. Bir süre Azerbaycan’da yaşar, 1993 yılında gözaltından serbest bırakıldıktan sonra Turgut Özal tarafından Türkiye’ye çağrılan ve uzun zaman Türkiye’de kaldıktan sonra Avrupa’ya (Norveç) geçen Muhammed Salih, o dönemden beri bitmeyen bir sürgünü yaşamaktadır. 1999 yılında zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in onu ‘düşman’ ilan etmiştir.

Beni bilgilendir
Bildirim
guest
2 Yorum
Satır içi geri bildirim
Tüm yorumları gör
Huriye
29 Ağustos 2023 09.48

Ne güzel bir yazı olmuş bu, 27 yıl bir mektubu saklamak da zor bir iş hani… Ben düşünüyorum da evde öyle birşey arasam bulamam…