Sevgili Buse,
Biz eylüle methiyeler düzmeye devam edelim, haziran soluğunu ense kökümüzde hissettirmeye başladı bile.
Yarıyı devirmiş bir eylülün belki sondan bir önceki pazartesi gününe denk gelmişti bu sıraları ilk tanıyışın. Bir tesisten dönüştürülmüş o küçücük binanın hangi hayallere, umutlara yardım ve yataklık ettiğini sen biliyorsun. Ben yoktum.
Köhne dünya güneşin etrafını bir kez turladığında, yine bir eylül yarısında, eli ayağı düzgün bir okula sahip olmanın sevincini yaşamış, bir yıla sığdırılmış ne kadar anı varsa, o küçük binada bırakmıştın.
Eğer ardına bakma cesaretin varsa, birileri için yeni olsa bile senin için “eski” sıfatını kazanmış bu okulda geçirdiğin üç yıla bir bak. Her şey ne kadar değişmiş değil mi? Bahçenin kırmızı toprağını sınıfa taşıdığın günler… Her halinden yeniliği belli olan ıssız sınıflar… Dile gelen kaleme gelmeyen daha neler neler… Sence malum, bence meçhul ne çok yaşanmışlık.
Yarısı bitmiş eylül sabahlarında artık buralı olamayacaksın. Hani, belki meraklı da değildin! Belki haziranları daha çok seviyordun. Mevsimi sıcak, ruhu soğuk haziranları. Bir ay sorulsa ilk hatırlayacağın haziranları. Eylülün ne zihninde ne dilinde bir anlamı olmamışken üstelik.
“Bir gün bir uzak hatıra özlersen”1 buralardan, gözün takvimlerde olsun. “Kırlangıç mevsimi, zemheri, kocakarı soğukları” yazacak yine. “Okulların açılışı” yazmayacak hiçbir zaman. Önceki yıllarda da yazmamıştı zaten. Bunu biliyordun. Bilmene rağmen eylül ortalarında bir yerde takvim yapraklarında böyle yazdığını hayal etmiştin hep.
Gözünü takvimlerden ayırma. Yine eylüller gelsin. Eylül tüm eylüllüğüne rağmen, tüm sararıp solmuşluğuna, tüm hüznüne rağmen bir gülümseme sebebi olarak kalsın duvarlarda. Bir eylül yaprağı ise kopardığın, hele bir de pazartesi ise, bu yazının da yer alacağı yıllığın arasında bir yer aç ona. Yapraklar sevinsin, sen sevin. Bir gün eylülün sararttığı değil, yılların sararttığı bu yaprağı görür ben de sevinirim. Kim bilir.
- Yahya Kemal Beyatlı, Geçmiş Yaz ↩︎


Bir yanıt yazın