Bugün “biredip”in doğum günü
2001 yılından bu yana hepsi kendime ait farklı bloglarda yazdıklarımı paylaşıyorum. Hikayesini farklı zamanlarda anlatmıştım. Merak edenler için yazının altında bir bağlantı olacak.1 Kısmetse seneye çeyrek yüzyılı geride bırakmış olacağım. Yazarlıkta, sanatta, meslekte 25 yıl gibi anlamlı dönüm noktaları vardır. Burada da “Blogda 25 Yıl” diye bir kutlama yaparız seneye inşallah.
Tabi bu bahsettiğim süre sadece blogda geçerli. Yazı geçmişimi merak ediyorsanız yaklaşık bir rakam söyleyeyim: 40 yıl.
Kırk deyince bir an ben de korktum.
Yaşlandık ey halkım!
Ömür boyu garanti olur mu?
Uzun zamandır zihnimde gezdiriyordum. Geçenlerde bir blogda [evren günlüğü] da karşıma çıktı. Şimdi bu konuyu ele almanın tam zamanı. Önce soruyu sorayım: Blogların ömrü ne kadardır?
Ömür boyu garantili diye satılan bazı ürünler vardır. Bu ürünler için bir soru sorulur hep. Bu ömür boyu garanti neyle ilgilidir?
- Ürünün ömrüyle
- Satıcının ömrüyle
- Alıcının ömrüyle
- Firmanın ömrüyle
- Dünyanın ömrüyle
Öyle ya, ömür boyu garantili diye aldığınız bir ürünün ömrü sizin ömrünüzle sınırlı olmamalı bence. Bu kısmı işin şakası tabi. Hangi şıkka cevap verirseniz verin, hiçbir ürün için ömür boyu garanti olmayacak demektir.
Peki blogların ömrü neyle sınırlı?
Alan adı ve sunucu için ücret ödüyorsanız blog ömrünüz bir yıldır. Her yıl bu süreyi uzatmanız lazım. Ki bu hizmetin bugünün Türkiye’sinde ciddi bir maliyeti var. Hadi, iyi kötü ödüyorsunuz diyelim bu ücreti. Yarın siz öldüğünüzde ne olacak? Yenileme süresine kadar açık kalacak, sonrasında kendiliğinden kaybolup gidecek. Birkaç yıl sonra hatırlayan bile kalmayacak. Sadece web.archive.org sitesinin sakladığı birkaç sayfayı bulabilecek meraklıları.
Ben ücretsiz bir hizmet kullanıyorum diyebilirsiniz. Mesela Google’ın blog hizmeti blogspot.com’u veya WordPress’in wordpress.com uzantılı adreslerini kullanıyor olabilirsiniz. Bunlar önceki sisteme göre daha uzun ömürlü olabilir. En azından şimdilik öyle görünüyor. Ama yarın bir gün, Google veya WordPress, ben bu hizmeti durduruyorum ve blog sistemini tamamen kapatıyorum derse ne olacak? Der mi der. Geçmişe dönük biraz araştırma yaparsanız küçük çaplı pek çok ücretsiz blog hizmetinin bugün yaşamadığını görürsünüz.
Yarına kalmak istiyorsanız
Ne yapalım öyleyse? Emek emek yazdığımız yüzlerce yazıyı kaderine terk mi edelim? Bu sorunun cevabı bende yok. Uzun zamandır cevap arıyor ama bulamıyorum. Şimdi sesli ve yazılı düşünerek soruyorum. Ne yapalım gerçekten?
Mesela kitap hâline getirsek blog yazılarımızı, kalıcı hâle getirmiş olur muyuz? Sanal ortama göre bir nebze evet. Bir nüsha bile olsa basılı hâle getirmek zamana direnmenin en kolay yolu bence. Ama kitabın akıbeti de bizden sonrası için belirsiz olacak. Üstelik kitabı kim alır, kim okur, ayrı bir sorun.
Bu kalıcılık sorunu zihnimi fazlaca meşgul ettiği zamanlarda biredip.com’u ücretsiz bir blog hizmetine taşısam mı diye düşündüğüm çok oluyor. Sonra biraz bekliyorum, geçiyor.
Belki de asıl soru şu: Neden yarına kalmalı ki yazdıklarımız? Karaladığımız üç beş satırı vazgeçilmez kılan nedir?
Yazarların kendi evlatları sahip çıkıyorlar mıdır acaba yazılanlara? Sonraki nesiller de okusun diye çaba gösteriyorlar mıdır? Cevapsız kaç soru daha sorarsak dinginleşiriz?
Bir ölümsüzlük çabası mı yoksa bütün uğraşımız? Öleceğini bilen insanın ölümsüzlüğü araması size de anlamsız gelmiyor mu?
Geçen gün bilinmeyen şiirler için şair Muvaffak Sami Onat‘ın kim olduğuna dair bilgi arıyordum internette. Türk Dili dergisinde yayımlanmış bir yazının giriş paragrafı tam da benim yukarıdaki soruma cevap veriyordu:
Yazarak var olduğunu dile getiren kimi yazar ve şairlerin yazdıklarıyla birlikte unutulmaları edebiyat tarihinin “vaka-ı âdiyesi”dir. Şanslıysanız edebiyat mezarlığında her yıl şaşaa ile anılan bir yazar, şair, edip olarak “kuyud-ı edebîye”ye kaydedilir yahut talih sizi ve yazdıklarınızı hesaba katmadıysa ebedî unutulmuşluğa mahkûm edilirsiniz.” 2
Geriye hiçbir şey kalmayacak, unutulup gidecek olsak bile anda kalmak ve yazmak güzel.
- İlk Blog Macerama Kısa Bir Dibace ↩︎
- Sinan Yaman, “Unutulanlar İçinde Bir Tutunamayan: Muvaffak Sami”, Türk Dili, Mart 2024, S: 867 ↩︎
Sen de düşüncelerini paylaş!