2018 için ilk yazıyı kaleme almak amacıyla bilgisayarın başına geçtiğimde ne yazacağıma dair hiçbir fikir yoktu aklımda. Önce taslaklardan birini yayımlamayı düşündüm. Bu fikir cazip gelmedi. Sonra bir piyasa yazısı yazayım dedim. Hani var ya, “bilmem neyin yüz yolu, on derste bilmem ne” başlıklarını taşıyan içi boş(mu?) yazılar. Bu konuda istediğim kadar yazı üretebilirdim aslında. Ama şu an hiç havamda değilim. Bunu öteliyorum. Bir gün bu tarz en az yüz yazı kaleme almak gibi bir düşünceyi bir kenara not ettim.
Ne yazacağım öyleyse, yılın ilk yazısı olarak? Yağmuru yazsam olur mu mesela? Bu şehrin, vakitsiz ve ansızın bardaktan boşanırcasına yağan yağmurunu bilenler bilir. Dışarada öyle bir yağmur. Çıkıp biraz ıslanmaya elverişli değil. Pencereden seyretmek en iyisi. Çayınız da varsa…
Bu da bir yere kadar. Yağmur kesilir, yazı yarım kalır. Ben size ışıltılı geceleri anlatsam daha iyi olacak. Çok katlı bir binanın üst katlarından seyrettiğim bir şehrin ışıl ışıl gecesini, hiç durmayan araçları, gecenin geç saatlerinde hızlı adımlarla caddeleri arşınlayan insanları anlatayım. Hikâyesini hiç bilmediğimiz insanlar. Yüzlerine bakıp hayatları hakkında fikir sahibi olmaya çalıştığımız insanlar. Oysa hiçbirinin yüzünde yazmaz gerçek hikâyesi. Bu da anlatılacak gibi değil işte.
Yazının tam burasında müzik dinlemediğimi fark ettim. Hemen malum müzik sayfasına girip Ahmet Kaya dinlemek için arama yaptım. Çıkan ilk şarkıyı koydum fona. Kısmete bak ki o da yağmur diyordu: “Dışarıda kar yağıyor / Benim içime yağmur.” Şimdi bütün gece Ahmet Kaya dinleyerek geçebilir. Geçsin. Son zamanlarda Ahmet Kaya dışında kimi dinliyorum ki zaten? Hiç kimseyi. İyi yapıyorum böyle. Ağzına ve yüreğine sağlık Ahmet Kaya. Şehirlere bombalar yağarmış her gece. Yağsın. Biz ne yapacağımızı biliyoruz nihayetinde.
Kaç gündür kitap okuyamadım. Dünyanın meşgalesi diyeceğim, kimse inanmayacak bana. Koskoca bir yalan bu. Kitap okumadığım için ürettiğim bütün mazeretler kendimi kandırmaktan ibaret. Bunun bahanesi olmamalı. Okunacak yüzlerce kitap var daha. Yazılacak onlarcası…
Şimdi bloğu, yazıyı bir kenara bırakıp “Eeeyyyy 2018!” diyerek başlayan bir nutuk atsam ve yeni gelen yıla haddini bildirsem… Öyle ya, “Ey 2018, kimsin sen! Bizim sabrımızı test etme.”
Oh be! Yeni yılın ilk yazısını da yazdım böylece. Ahmet Kaya hâlâ söylüyor fonda:
“Dostum dostum güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe”
Bir yanıt yazın