– Sen hep güler misin böyle?
Gülerim mi desem yoksa renkli bir yalana sığınıp arada ağladığım da olur mu desem? Hem ne gerek vardı ki bu soruya? Arkasından hangi soru gelecekti kim bilir. Aman, ne sorarsa sorsun.
– Evet, gülerim.
Yüzünde oluşan tedirginlik biraz tedirgin etti. Tepkisiz kaldım.
– Gülünecek bu kadar çok şeyi nereden buluyorsun?
– Ben bulmuyorum ki, onlar beni buluyor.
– Nasıl?
– Hayatın içinde gelip buluyorlar işte. Bazen bir markette, bazen bir parkta. Bazen işte, bazen evde… Mesela geçen gün durakta bekliyordum, aldı mı beni bir gülmek. Neye gülüyor bu adam diye ters ters bakmaya başladı herkes.
– Haklı insanlar. Durakta beklerken birden gülmeye başlarsan herkes senin deli olduğunu düşünür tabi.
– O esnada otobüs geldi. Herkes kapıya saldırdı. Gücü yetip ilk binenler cam kenarından bir koltuk kapmışlardı çoktan. Ben hâlâ gülüyordum, koltuklarına oturanlar bana acıyarak bakıyorlardı. Gülüyordum. Otobüs hareket etti. Bir köpek takıldı otobüsün peşine havlayarak.
– Eee?
– Eee’si ne? Gittiler. Köpek peşlerinde. Çobanı görmedim ama. Hava biraz soğuktu. Ellerimi ceplerime soktum. Gülerek yürüdüm otobüsün gittiği tarafa doğru. Dilimde ıslık. Duymadılar.
Kemal Sunal’ın, Gülen Adam filmi geldi aklıma.
Güzel filmdir. Zaten Kemal Sunal’ın bütün filmleri güzel. İzleyip gülelim.
Bazen durduk yere gülme gelir insana ve ben bazen sesli gülünmeyecek ortamlar olur ve ben o zaman dudaklarımı ısırarak ortamı terkederim 😊
Sıkmayın kendinizi. Gülmek geliyorsa içinizden, atın kahkahanızı ve geçip gidin. Kimse umurunuzda olmasın.
Gülmek istedikten sonra bulurlar böyle işte.
Güzel hikâye
Teşekkür ederim Deryadadamla.