Bir kadın:
9. kattan şehri seyrediyor yalnız
Yanıp sönen ışıklar gibi gözleri
Ay yenice doğuyor
ve çok uzak belli belirsiz iki yıldız
Hafif bir meltem yalıyor tenini
şalını çekiyor usulca omuzlarına
Elleri çaresiz, elleri titrek
nasıl da arıyor bir sevgili elini
Dilinde kor olmuş kelimeler:
“elbet kavuşacağız”
Bir adam:
Bir çatı katından şehri seyrediyor çaresiz
Yaprakların hışırtısı çarpıyor kulağına
Baykuş sesleri yankılanıyor
Vakit gecedir, kötüdür, bilirsiniz
Uzak bir sevgiliyi düşünür
Balkon, şehrin ışıkları ve deniz…
Adam bitkin, adam yorgun
ve öylesine hissiz
Bir Ahmet Kaya şarkısı telefonunda
“Ne oldu bize, güneşe, neden doğmuyor
Uzun, uzar gecelerde sabah olmuyor
İşte bizim hikayemiz”
İki kız:
Taze bahar dalı
Kırağı vurmamış kiraz
Büyüğü babasını görüyor rüyasında babasına sevdalı
Kime çektiyse -iyi ki çekmiş- hassas biraz
Küçüğü bilmem hangi çiçeğin balı
Yine yatağında yok
Her gece babasının boşluğunu
yerinde yatarak dolduracak az az
Bir kadın, bir adam, iki kız
Günde beş kez duaya durmuşlar:
“Elbet kavuşacağız”1
- Türkiye’yi henüz terk etmemiştim bu şiiri yazdığımda. Bir yerde misafir olarak üç beş ay takılmıştım. Şimdi geri dönüp bakınca üzerine söylenecek ne çok şey var diyorum. Sonra biraz bekliyorum, geçiyor. (Nisan 2025) ↩︎


Sen de düşüncelerini paylaş!