“Yaşandı, bitti…” Argo sayılabilecek bir şarkı sözü bile olsa ne güzel özetliyor her şeyi. Evet, “yaşandı, bitti…” Geçmiş… Kim değiştirmiş ki ben değiştireyim? Yorum yapmaktan öte ne gelir elden? Uzun nutuklar atsak da tek noktası değişmiyor, değişmeyecek. Acısıyla, tatlısıyla kabullenmek yaşanılır kılıyor hayatı. Ne diyordu…
“Bana, bu kalbin kadar temiz sayfayı ayırdığın için teşekkür ederim” diyerek başlayan hatıra defterini sevemedim hiç. Öyle hatıra defterleri var ki, insanı, kalplerinin temizliği konusunda şüpheye düşürüyordu. Lâkin ben dahi öyle başladım söze. Nasihat eden hatıra defterlerini de sevemedim nedense. Zaten hayat bütünüyle bir nasihat…
“Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan”1 mısralarında anlamını bulan bir ayrılık olacak bu. Demir almanın vakti değil belki. Ama yine de ayrılacaksınız siz bu limandan, ayrılmak zorunda kalacaksınız. Sizi hangi sebep bir araya getirdi, düşünmemiştiniz. Bildiğiniz bir…
Dışarıda yağmur var. Çıkıp ıslanmak istiyorum. Caddeler boyu yürümek ama hiçbir yere varmamak, varamamak. Sırılsıklam oluncaya kadar arşınlamak sokakları. Öyle ki, çıkmaz sokak olduğunu bile bile dalmak karanlıklara… Başımı kaldırıp gökyüzüne bakmalıyım. Ki yağmur saklamalı gözyaşlarımı. Damlalar kaybolurken ellerimde, avuçlarımın yandığını hissetmeliyim. Yanaklarım bir dostu…