Sevgili Hülya,
Kendimi bir anda sizin epeydir yaşadığınız, yıllık için yazı yetiştirme telaşının içinde buldum. Bu telaşı bir de haziranda yaşayacaksınız. O, bu kadar tatlı olmayacak, bilesin!
Hiç düşünmüş müdür Hülya, ne kalacak “Halil Akyüzlü yıllar”dan geriye? Kalbimiz hatıralar müzesi olmakla, pişmanlıklar çöplüğü olmak arasında gidip gelirken “şimdi”yi ıskalamadan bakmak/koşmak lazım “yarın”a. Burası bir okulsa ve ders almak için buradaysan tabi.
“Dilimin ucunda yorgun bir sözlük konaklar.” der Ali Emre. Çok şey söylemek isteyip sustuğu demleri anlatırken. Çok konuşup da ne anlatacağız ki zaten. Ortada bunca yazı varken, anlatılacak her şey yazıya yüklenip satırlara emanet edilmişken. Fotoğraflar bas bas bağırıyorken. Ah, o solmuş/solacak fotoğraflar… Konuşmaktan fazlasını anlatır hep. Hani yazıdan fazlasını anlattığı da az değildir.
Aslında kocaman boşluklar bırakmak isterdim yıllıklarda, bana ayrılan yer için. Susarak söylenmiş cümlelerin sığacağı kadar büyük boşluklar. Bütün bir yıllığı boş bıraksak… Neden olmasın!
Hazirandaki telaşa hazırla kendini. Okul bahçesinin nasıl hüzün koktuğunu nereden bileceksin!
Bir yanıt yazın