Son dönemin usta deneme yazarlarından Ali Çolak’ın Periyi Uyandırmak adlı eserini yıllar önce okumuştum. Blog ile daha yakından haşır neşir olmaya başlayınca “yazmak” eyleminin nasıl kaliteli hale gelebileceği üzerine ciddi manada kafa yoran insanlara katkı sağlayabilir düşüncesiyle bu eser hakkında da birkaç kelam etmek gerektiğine…
Sevgili Cansu, “Seninle şöyle bir oturup konuşamadık…” Öyle ya, başından sonuna, lise hayatının bütününe şahitlik yapmışken nasıl olur da konuşulmayan bir şeyler kalır? Birlikte adım attığımız bu mekândan ayrılmak önce senin kısmetine yazılmış. Okuyabilseydik yine hicran çalar mıydı kapıyı? Çalardı ve sen giderdin. Okuyabilseydim “gitme”…
Sevgili Fatma, Bazen alışmak zaman alır, bazen ayrılmak. Ama hep hüzün kokar okul koridorları. Bir ilkgüzde, eylülde, doldurduğunuz sınıflar, bahçeler bir ilkyaz sonunda, haziranda, kimsesizliğin ıstırabıyla kıvranırken ne hazirana kızabilirsiniz, ne eylüle. Üstelik ne eylüle gönül verebilirsiniz ne hazirana. İkisi arasında sıkışır kalır hayat. Bir…