Behçet Necatigil ismini duyunca hemen herkesin aklından birkaç şiir geçer. Sevgilerde şiirinden birkaç mısra dolanır dilinize: “Siz geniş zamanlar umuyordunuz / Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. / Yılların telaşlarda bu kadar çabuk / Geçeceği aklınıza gelmezdi.”
Sonra Kitaplarda Ölmek şiiri. “Adı, soyadı / Açılır parantez / Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti / Kapanır parantez.”
Benim en sevdiğim şiirlerden biri olan Gizli Sevda. “Hani bir sevgilin vardı / Yedi sekiz sene önce, / Dün yolda rastladım / Sevindi beni görünce.”
Uzar gider bu liste. Meraklısı bulur okur bu şiirleri. Ben başka bir şiiri alacağım bugün yazıma. Ayşe’ye misafir olan Behçet Necatigil’in gözünden çocukluk diyarına bir yolculuk yapacağız.
Her gün bir çocuk haberiyle sarılıyor ruhumuz. Kıyamet kopması gerekirken tecavüzler, işkenceler, ölümler üçüncü sayfa haberi olarak geçip gidiyor gözlerimizin önünden. Dünyayı cennete çevirecek çocukların dünyasını cehenneme çeviriyoruz. Bu utanç hepimize yeter! Yetsin artık.
Evcik
Kapı önünde ayşe
Hanım hanımcık iş gördü,
Sonunda kendine göre
Bir yuva kurdu.
İlk ben oldum misafiri,
Güle güle otur’a gittim.
Bir yüksük-fincanda getirdiği
Hayal kahveyi içtim.
Kibrit kutusu şeklinde
Oturmuştuk bahçeye karşı.
Ortada hokkadan bir masa,
Üstünde örtü yerine yaldızlı çikolata kağıtları.
Gözüm gazoz kapaklarına gitti,
Sorup öğrendim; kapkacakmış.
Toplamış sokaktan ucu yanmış kibritleri:
Bu kış odun yakacakmış.
Yangın yeri bir arsadan bulduğu
Cam kırıkları; para.
Ev çevirmek kolay, diyordu,
İş tutumlu olmakta.
Ayşe’yi o anda görmeliydiniz!
Eski kadınların kanıyla evcimen
Sisli geleceklere hazırlık
Çıkmış çocuk varlığından
Zamanların ötesine tertemiz.
Ayşe’m gibi, dünyada,
Ayşe’ler dolu.
Hepsi “evcik” oynar
Öteden beri.
Ayşe’ler büyür,
Günün birinde
Oyun-ev’leri
Sahici olur.
Ama hepsinin mi?
Hepsinin değil.
Ayşe’lerin kimisi
Yuvadan evden yoksun
Sert rüzgarlar önünde
Güz yaprakları gibi
Boşluklara savrulur.
Behçet NECATİGİL
Necatigil’in sesini hiç duymayanlar için bir de video ekleyeyim. Kendi şiirlerinden birini okuyor şair.
Gizli Sevda’yı bilirim, severim de ama bu şiiri tabi ki konu başlığına uygun olarak ilk kez duydum. 🙂
Başkaları da bilsin bu güzel şiirleri diyedir çabamız. Ne mutlu! 🙂
Şairin sevgilerde şiirini çok severim.Hani bazen bir şiir dinlersiniz de sizi anlatır ya, işte öyle bir şiir..Bu yazdığınız şiiri bilmiyordum. Yazdığınız konuya uygun çok güzel bir şiirmiş ve okurken insanın kendisini sorgulaması gereken bir şiir. Emeğinize sağlık…
Teşekkür ederim Gülten.
İnsanı çocukluğuna götüren bir şiirdir Evcik. Şairin yüreğine sağlık öncelikle.
Favorilerimden değil tabii, ama severim okumayı.
“Favorilerimden değil” ifadesini sanırım şair için söylediniz. Doğal olan budur zaten. Benim favori şairim yoktur. Güzel şiir vardır, okur, zevk alırım. Ve ilerlerim, yeni şiirler bulmak için.
Ben şimdi başını alıp giden
Mavi bulutun muyum…
Çok duygu yüklü bir şiir. Şiir dinlerken bir taraftan sözlerini okumayı çok severim. Gizlerim sözleri aradi satır aralarında.
Paylaşım için teşekkürler…
Ayşegül teşekkür ederim.
Alıntı yaptığınız “Kaplar Denizin Yüzünü” şiiri de Necatigil’in harika şiirlerinden biridir. Keşke şiir hayatımızın içinde daha fazla yer alsa değil mi?
“Daralan gecede
Boş yere aramak sevinci
Beraberken acıyan
Ayrılınca neden böyle çekici?”
Necatigil’ in benim hayatımda ayrı bir yeri vardır. Lisede onu ölüm yıldönümünde anmak için hazırlıklar yapıldı, ben de sunucuyum. Sahneye çeşitli insanları anons etmek için çağırıyorum. Derken en yakın arkadaşını sahneye davet edeceğim (adı Rauf’ tu ama soyadını hatırlayamıyorum bir türlü) ben onun adını söylediğimi sanıyordum ama Behçet Necatigil’ i sahneye davet ediyormuşum. Seyirciler arasında bir şok ve sonra kıpırdanmalar hafif gülüşmeler sonrası (ben de içimden bu adam niye gelmiyor sahneye diyorum) arkadaşı geldi ve çok güzel bir konuşma yaptı. Ben yerin dibine girmiştim ama yine de sahneye çıkmak zorundaydım. Hey gidi günler.
Yazıda bahsettiğiniz şiirlerin hepsini tek tek severim. Ama kızına yazdığı bu şiir çok özel.
Teşekkürler yayına aldığınız için.
Harika bir anı kalmış bence. Şimdi hangi lisede Necatigil veya bir başka şair için yıldönümü programları yapılıyor acaba? Liseli gençleri üç beş güzel mısra ile tanıştırmadan harcıyor yılları edebiyat öğretmenleri. Şiir sevmeyen, kitap sevmeyen edebiyat öğretmenleri -diğerlerini zaten geçtim- gördü bu gözler. Yazmaktan habersiz, konuşmaktan uzak…
Sunuculuk dediniz de yaralarım kanadı. Mesleğimin ilk yılında tutuşturmuşlardı elime mikrofonu. Zorunlu ayrılığa kadar nerdeyse hiç bırakmamıştım. Her yıl en az bir bayram töreninde görev verirlerdi. Hiç gocunmadan yapardım. Birilerinin törenlere katılmamak için rapor alıp kaytardığı zamanlarda ben (ben değil biz) özveriyle çalışmanın derdindeydik. Sonrası malum.
Dilime gelenlerin hepsini yazsam size de ayıp olacak. Biz şiire dönelim tekrar. Belki hâlâ bir yerlerde birileri bizi soruyordur ve sorulanlar şairin diliyle cevap veriyorlardır:
“Seni sordu
Hiç değişmedi dedim
Bildiğin gibi
Anlıyordu”
Genelde şiir okuyan biri değilim. Ama Behçet Necatigil’in sevgilerde şiirini severdim. Biraz bana hitab ettiği için sanırım. Ne bu telaş, nereye gidiyoruz diye düşünürüm hayat için.
Şiirleri genelde bütün olarak pek sevemiyorum, sadece bir kaç satır. Sanırım o sebepten okumuyorum fazla.
Evcik şiiri de çocukluğumu hatırlattı. Biz de sağdan soldan bulduğumuz şeylerle oynardık. Şimdiki çocuklar oynayabilir mi öyle? Asla. Anneleri pis diye elletmez bile.
Allah’a şükür ki oyunlardan gerçek huzurlu bir hayata geçebildik.
Müfred,
Haklısınız, bazı şiirlerin içinden birkaç mısra alıp geçmek lazım.
Yeni nesli eleştiriyoruz ama bu eleştirinin birazını da o nesli yetiştiren anne babalara yapmamız gerekiyor. Çocuklarımızı bilgisayardan, cep telefonundan kurtaramıyoruz diye yakınıyoruz. Oysa onları bağımlı yapan biziz. Çocukların, dışı pis, içi temiz şeylerle oynamasına izin vermezseniz çocuklar da dışı temiz içi pis şeylerle oynar elbette. Hayat boşluk kabul etmez.