Sınıfa girdiğinde tahtaya dev rakamlarla 2024 yazdı. Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında bugün 2024 üzerine konuşacağız, dedi. Bir uğultu koptu sınıfta. Hemen hepsi sıra arkadaşına bir şeyler anlatmaya başladı. Hepsinin söyleyecek bir şeyi vardı. Ve hepsi, kendince anlatacağı şeyin en önemli…
Beklemiyordu. Posta kutusundaki zarfı görünce içi cız etti. Daha üstüne bakmadan anlamıştı kimden geldiğini. Kalınca bir zarftı. İçi dolu zarfları hep o gönderirdi. Sayfalar dolusu yazmış olmalıydı. Bankalardan gelen postaları saymazsa, ondan başka mektup gönderen de yoktu zaten. Elleri titreyerek…
Akşam yeni olmuştu. Bulutların öfkesi geçmiş, yağmur sonrasının aydınlık caddelerinde gün sonu telaşı yeniden başlamıştı. Caminin önünden geçerken ezan başladı. Çirkin ses olur da bu kadar çirkini olmaz be diye söylenerek camiye girdi. Bir direk arkasına oturup ezanın bitmesini bekledi.…
Kaç zamandır yazmıyorum. Hayat böyle güzeldi. Bu kalem… Bu defter… Nereden geldiler vakitsiz. Nisan. Bahar… Kuşlar… Diriliş ayı. Biraz da vakitsiz aşklar mevsimi. Eylül ne güzel oysa, sokaklarda turfanda meyveler gibi ayrılık kokuyor. Sararmış yapraklar rüzgâra teslim olmuş, düştüğü ağaçtan…