Hicransız Sabahlara Uyandığımızda

Sevgili Hicran, Nelerden ayrılmıyor değil mi insan yalan dünyada? Ve nelere alışmıyor insan; kalbini kanatarak, iyileştiremediği yaralarına tuz basarak. Şairce söylersek: Acıyı bal eyleyerek... Sana bu adı verenlerin de sağaltamadığı yaraları var mıydı acaba? Belki seninle ayrılık acısını dindirmek istediler.…

Devamını okuyunHicransız Sabahlara Uyandığımızda

Madem Gidiyorsunuz

Siyah beyaz bir fotoğrafın karelerinden çıkıp gelmiştiniz siz. Bu satırların yazarınca bilinmeyen zamanların birinde... Hatırlıyorsunuz değil mi? Üzerinizde iğreti duran kocaman formalarınızı. Bağlamayı beceremediniz eşarplarınızı... Kaygısız gelip gittiğiniz günleri... Kapısının üstünde ‘müdür, müdür yardımcısı’ tabelalarının asılı olduğu odalara giremediğinizi... Oralardan…

Devamını okuyunMadem Gidiyorsunuz

Hazirana Nasıl Yakışmıştı Ayrılık

Sevgili Zehra, Ben bunu anlatmayacaktım. Yazılacak bu kadar çok konunun, derdin arasında bu da nereden çıktı, neden kalemin ayaklarına dolaştı böyle? Bazı konular böyledir, zorla dayatır, siz istemeseniz de yazdırır kendini. Bırakmaz peşinizi. Önünüzde, ardınızda dolanır durur. Sonunda dayanamaz kucaklar,…

Devamını okuyunHazirana Nasıl Yakışmıştı Ayrılık

Müstesna Mutluluklar

Sevgili Samiye Pınar, Sussam diyorum. Yazmasam. Eli kalem tutanlar biliyor ne demek istediğimi. Yazının ne yaralar açtığını. Keşke yazmasam. Yazmasam diner mi acılar? Yazmak acılara kelimelerle şekil vermekse dinmeli. Hüznü hece hece büyütmektir yazmak. Cümlelerle hüzün evleri kurmaktır. Sonra sığınmak…

Devamını okuyunMüstesna Mutluluklar